Guslederken ağza ve burna bolca su alınmalı, bu işe abdestle yapılan ağız ve buruna su vermelerden daha çok özen gösterilmelidir. Vücut yıkanırken iğne ucu kadar bir yerin kuru kalmamasına dikkat edilmeli, kulaklar ve göbek oyuğu yıkanmalıdır. Su saçların, sakalların, kaşların ve bıyıkların, aralarına ve altlarındaki deriye kadar geçmelidir. Bunlar sık olsa bile, suyun ulaşması sağlanmalıdır. Bunların araları ve dipleri kuru kalırsa, gusül tamamlanmış olmaz. Ancak kadınların başlarından aşağıya sarkmış olan saçlarının yıkanması şart değildir. Önemli olan bunların diplerine suyun geçmesidir. Erkeklerde bir zorunluluk bulunmadığı için, böyle sarkmış olan saçlarının her tarafını yıkamak gerekir. Kapanmış olan küpe deliklerinin içini de yıkamalıdır. Öyle ki, bu deliklerin ıslanmış olduğuna kanaat getirmelidir. Böyle bir kanaat yoksa onları el ile ovarak ıslatmalıdır. İçlerine zorla su geçebilecek bir halde olan küpe deliklerini de içlerine su geçecek bir şekilde el ile ıslatıp yıkamalıdır.
Tırnaklar arasında kalan kurumuş çamurların ve göz çapakları gibi şeylerin altlarını da yıkamalıdır. Fakat tırnaklar üzerindeki kirler, topraklar, kınalar gusüle engel olmazlar. Çünkü bunlar suyun geçmesine engel değildirler. Suyun geçmesini engelleyecek şekilde dişlerin arasında nohut büyüklüğünde sert yemek parçası bulunmamalıdır. Vücudun hiç bir yerinde suyun geçmesini engelleyecek balık pulu veya boya, oje gibi bir şey de bulunmamalıdır. Çünkü bunların altlarına su geçmeyince, gusül sahih olmaz.
Gözlerin içini soğuk veya sıcak su ile yıkamak güç ve zararlı olduğu için, ne abdest alırken, ne de guslederken gözlerin içini yıkamak gerekmez. Gözlerin hafifçe kapatılması hem abdest için hem de gusül için bir engel teşkil etmez. Yeter ki su, kirpiklere ve pınarlara ulaştırılmış olsun.
(Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s.96-97)