Nebi (s.a.v.) birgün, Ashâbı’nın bulunduğu yere giderek şöyle buyurmuşlardır: “Ma’nevî körlükten kurtulup basiret sahibi olmak isteyen var mıdır? İyi biliniz ki; dünyâya heves edip uzun emeller peşinde koşanların emelleri nispetinde Allâhü Te’âlâ kalplerini kör eder ve basîretlerini bağlar… Uzun emeller peşinde koşmayıp dünyadan yüz çevirenlere ise, Allâhü Te’âlâ, öğrenmeden ilim verir ve onları doğru yola hidâyet eder.
Agâh olunuz! Sizden sonra öyle insanlar gelecek ki onlar dünyalığı ancak cebrü şiddet kullanarak, adam öldürmek sûretiyle tutacak, zenginliğe cimrilik ile sahip olacak ve serveti iftihar vesilesi yapacak; sevgiyi hevâyı nefsine uymakla sağlayacaklar.
Sizden bu günlere erişip de servet sahibi olmağa muktedir olduğu halde fakirliğe sabredenler, hevâyı nefs yolu ile sevgi teminine muktedir iken, bunu yapmayıp husûmete tahammül edenler; yine böyle gayrî meşru’ yollardan ululuğa kudreti var iken, zillete tahammül edenler ve bunları yaparken yalnız Allâh (c.c.) rızâsını düşünenlere Allâhü Te’âlâ sıddîklardan elli kişinin ecrini yazar.” (Beyhakî)
“Sizden sonra öyle insanlar gelecek ki; türlü, zevkli yemekler yiyecekler, renkli ve rahat bineklere binecek, rengârenk ve güzel kadınlar ile evlenecek, güzel ve kıymetli kumaşlardan elbiseler giyecekler; onların mideleri az ile doymaz, onlar çoğa da kanaat etmez, dünyaya bağlanmışlardır, sabah akşam düşündükleri ve taptıkları dünyalıktır; yani Allâh (c.c.)’den başka ilâh ve rab kabul ederler, bütün gayretleri dünya içindir. Yalnız hevâyı heveslerinin peşinde koşarlar.
Abdullâh’ın oğlu Muhammed (s.a.v.)’in kat’î sözü şudur ki: Sizden sonra gelenler, o güne yetişenler, onlara selam vermesin, hastalarını ziyaret etmesin, cenazelerine gitmesin ve büyüklerine hürmet etmesinler:
Zîrâ bunları yapanlar İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olurlar.” (Taberânî)