Kadınları güçlendirmek adına en çok yapılan vaat, “iş yerlerinde kadın istihdamının artması” oluyor. “Kadın ancak para kazanırsa güçlenir.” gibi bilinçaltı mesajları sürekli kadınlara veriliyor. Kadın istihdamını artıran iş yerleri, şirketler, patronlar memleket kurtarmış gibi haber oluyor. “İş yerimizin yüzde yetmiş beşi kadın” diye övünüyor patronlar. Kimse de “memlekette evini geçindiremeyen, çoluğu çocuğu perişan bu kadar işsiz erkek varken haksızlık olmuş” demiyor.
“Kadın kalkınmanın öznesi olacak diyor” siyasiler. Kadın kalkınmanın öznesi olursa, evinin neyi olur, toplumun neyi olur? Ülkenin kalkınması neden kadınların omuzlarına yüklenmek isteniyor. Kadınlar bu yükü alınca mutlu mu olacaklar? Bu yük kadınları nasıl etkileyecek?
Güçlü olmak adına en büyük vurgu çalışmak ve kocaya ihtiyacı olmamak üzerine yapılıyor: Çalış özgür olursun, çalış ayaklarının üzerinde dur, çalış değerli olursun, çalış erkeğe haddini bildir, çalış… Kadınlar üzerinde çok yıpratıcı duygusal büyük bir baskı oluşturuyor bu sözler.
Kadınların ev hanımı olma, çocuğunu kendi büyütme tercihine saygı duyulmuyor. Ev hanımlığı sürekli aşağılanıyor. Ev hanımları da kendi güçlerini ispat etmek adına kocaları üzerine hüküm kurmaya çalışıyor, onlarla rekâbete giriyor ve erkeği karşısına alıyor. Güçlü olmak adına kadınlıklarından vazgeçip erkekleşiyorlar.
Kadınların güçlü olmak adına aldıkları sorumlulukların altında ne kadar ezildiği kimsenin umurunda değil. Kadının canı çıksa da önemli değil, yeter ki ayakta güçlü bir görüntü çizsin, ölecekse de ayakta ölsün. Kadınları geleneksel rollerinden kurtardığını iddia edenler, kadınları modern dünyanın kölesi haline getirdiler. “Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allâh’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günâhı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab s. 33)
(Sema Maraşlı, “Güçlü” Kadınlar Neden Mutlu Değil?)