“Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz (değil mi)!” (Hucurât/12)
Câbir (r.a.) ve Ebu Said (r.a)  Hz. Peygamber (s.a.v)’den şöyle rivayet ediyorlar: “Gıybetten kaçınınız! Muhakkak ki gıybet, zinâdan daha kötüdür. Çünkü kişi, bazen zinâ eder, tevbe eder ve Allah (c.c.) tevbesini kabul eder. Gıybet yapan bir kimse ise, gıybeti yapılan kişi kendisini affetmedikçe Allah (c.c.) tarafından affedilmez.” (Müslim)
Enes (r.a.) dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.v) birgün oruç tutmayı emrederek şöyle buyurmuştur: “Sakın ben kendisine izin vermedikçe hiçbir kimse iftar etmesin!” (Müslim) Bunun üzerine halk oruç tutup akşamladı. İftar zamanı kişi gelir ve ‘Ey Allah (c.c.)’nun Resûlü (s.a.v.)! Ben bugünü oruçlu geçirdim. İftar için bana izin ver’ derdi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’de kendisine izin verirdi. Böylece biri diğerini takiben izin almaya gelirlerdi. En sonunda bir kişi geldi ve dedi ki: ‘Ey Allah (c.c.)’nun Resûlü (s.a.v.)! Kureyş’ten iki genç kız oruç tutmuşlar, sana gelmekten utanıyorlar. İftar için kendilerine izin ver’.
Hz. Peygamber (s.a.v.) adamdan yüz çevirdi, adam sözünü tekrarladı, Hz. Peygamber (s.a.v.) yine onun sözüne kulak vermedi. Adam tekrar etti, bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Onların ikisi oruç tutmamıştır. Bütün gün halkın etini yiyen bir kişi nasıl oruçlu sayılır? Git onlara şöyle de: Eğer oruçlu iseler istifra etsinler. Bunun üzerine adam onlara gelerek durumu haber verdi. Onlar istifra ettiler. Onların ağızlarından kan çıktı. Adam Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelip haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Nefsimi kudret elinde tutan Allah (c.c.)’ya yemin olsun ki onlar bu kan parçasını karınlarında bıraksaydılar, ateş ikisini de yerdi.
(İmâm Gazali, İhya-u Ulumid-Din c. 2 s. 584-588)