Kutbu’l Aktâb Hâce Ahmed Yesevî (k.s.), manevi vazife iddiasında olup sülûku ve yazılı gerçek icazeti olmayan kimseler hakkında şöyle der:
“Hakikatla yürüyorum diye iddia edenler şeyh diye adlandırılan (veya bilinen) kimseler, eğer yetmiş makamı geçip, yetmiş perdeyi aşıp hakikata girse ve Resûlullah (s.a.v.)’in gördüklerini görseler, o zaman manevî halleri düzgün ve iddiâları doğru olur. Hakk’a yakınlık ve şeyhlik onlara câiz olur. Ama hakikat konusunda anlatılan yetmiş makamı geçmeden, yetmiş bin perdeyi aşmadan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in gördükleri (bazı şeyleri) görmeden, bir kimse “Ben Hakk’a ulaşıyorum” diye iddiâda bulunsa, iddiası yalan, kendisi yalancı ve Allah (c.c.)’ya düşman olur. Nitekim Nebi (s.a.v.) buyurdular: “Yalancı, Allah (c.c.)’nun düşmanıdır.” (Buhari)
Nebî (s.a.v.) buyurdu: “Her iddiânın bir mânâsı (içeriği ve özü) vardır. Mânâsı olan kişi doğru, olmayan ise yalancıdır, insanlara öyle bir zaman gelecek ki iddiâ çok ama mânâ (ve mâneviyât) az olacak. Kim bir şeyi iddiâ eder ama karşılığını bulunduramazsa, o yalancıdır.”
Âhir zamanda bizden sonra öyle şeyhler zuhur edecek ki; şeytan aleyhi’l-lâne onlardan ders alacak ve onlar şeytanın işini yapacaklar. Halka dost olup halk ne isterse onu yapacaklar. müridlerine yol gösterip onları maksada ulaştıramayacaklar. Dış görünüşlerini süsleyip müridden çok hırs sahibi olacaklar ve içleri (bâtınları) harâb olacak.
Ey derviş! Şeyhlik dâvâsında bulunan kimsenin, kırk yıl bir mürşid-i kâmilin hizmetinde bulunmuş, çile çekip ondan (yazılı) icâzet almış olması gerekir. (Aksi takdirde) onun mürid edinmesi ve hediye alması haram ve bâtıldır. Şeriata aykırı iş yapan kişi dinden çıkar, tarikata aykırı iş yapan da merdûd olur, reddedilir. Ve her kim tevbe etmeden dünyadan göçerse cehennemde azap görür. Bundan Allah (c.c.)’ya sığınırız.”
(Mir’âtü’l-Kulûb, Yeseviliğin İlk Dönemine Ait Bir Risale,
Terc: Nejdet Tosun, s. 49-68)