Kur’ân’da Allâhü Tealâ’nın, bazı gaybî bilgileri bazı kullarına bildirdiğini açıkça gösteren âyetler vardır. Meselâ Hızır (a.s.) ile ilgili kıssayı anlatan âyetler bunlardandır. Ulü’l-azm bir peygamber olan Hz. Musâ (a.s.)’ın dahi muttali kılınmadığı bir takım gaybî bilgileri onun bildiğini Kehf Sûresi’nin 65 ve devam eden âyetlerinden öğreniyoruz.
“Öyleyse “De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allâh’tan başka bilen yoktur.” (Neml s. 65) âyeti gibi gaybı Allâhü Tealâ’dan başkasının bilmediğinin ifade buyurulduğu âyetleri şöyle anlamak gerekir: Yerde ve gökte hiçbir varlık, Allâhü Tealâ tarafından bildirilmedikçe, kendiliğinden gaybı bilemez. Yukarıdaki örnekte geçtiği gibi nasıl ki Hızır (a.s.) gaybî bilgileri Allâhü Tealâ’nın bildirmesiyle biliyorsa, işte Efendimiz (s.a.v.) de kendisine bildirilen gaybî haberleri öyle biliyordu.
Nitekim “Allâh müminleri şu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla birlikte Allâh size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allâh, elçilerinden dilediğini seçer ve gaybı ona bildirir.” (Âl-i İmran s. 179) âyeti de Allâhü Tealâ’nın, bazı gaybî haberleri, seçtiği bazı elçilere (melek ve peygamberlere) ilettiğini ifade etmesi bakımından mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Yine bu cümleden olarak Efendimiz (s.a.v.)’e Kur’ân dışında da vahiy geldiğini gösteren âyetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir. Kur’ân’ın beyân ve tefsiri ve hayata aktarılması bağlamındaki hadîslerin Kur’ân dışı vahiy olduğu İslâm âlimlerinin genel kabulüdür. Dolayısıyla bir takım gaybî hususların ve bu arada Mesih ve Mehdi (âl’i resûl) ile ilgili haberlerin Efendimiz (s.a.v)’e bu Kur’ân dışı vahiyler cümlesinden olarak iletildiğini söylemek, gerçeğin ifadesi olacaktır.
Hadîs ilminin birçok otoritesi, Hz. İsa Mesih (a.s.)’ın nüzulü (kıyâmete yakın yeryüzüne inmesi) ve Mehdi (âl’i resûl) hadîslerinin mütevatir (yalan üzere birleşmesi mümkün olmayan topluluklardan rivâyet edilen) olduğunu belirtmiştir.
(Semerkand Dergisi, Aralık 2006)