Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri, geçimimizi sağlamak için ticaret, sanat veya herhangi bir vazifeyi yaparken haram ve şüpheli şeyleri yememeğe dikkat etmemiz hakkındadır. Bizim muttakî ve salih kişiler olduğumuzu sanarak, bizlere getirilen mallar şüpheli gelirlerden sayılır. Çünkü gerçekten ya güzel amel sahibi kimselerizdir veya değilizdir. Her ne durumda olursak olalım, bizlerin ehl-i salâh olduğumuzu düşünerek hediye getirenlerin bu hediyelerini kabul etmemeliyiz. Ama herhangi bir düşünce sâikiyle değil de, içinden gelerek, ihlâsla bir hediye getirenin hediyesini kabul eder ve ondan yeriz. Bunun sakıncası yoktur.

“Nefsimi elinde tutana and içerim ki, bir kulun içine bir lokma haram girmiş olsa, kırk günlük güzel ameli kabul olunmaz. Herhangi bir kulun vücudu haramla gelişirse ateş ona layıktır”. (Taberanî) “Bir kimse on dirhemlik bir elbise alsa da bu on dirhemden biri haram kazançtan gelmiş olsa, o elbise üstünde bulunduğu sürece, Hak Taâlâ kılacağı namazları kabul buyurmaz”. (Ahmed bin Hanbel)

“Bir kimse haram yoldan kazanıp, topladığı maldan sadaka verirse, hiçbir ecir ve sevab kazanamayacağı gibi suçu ve günahı da kendisine ait olur”. (İbn Hibban)

“Bir kimse günâh yoldan mal kazansa ve yakın akrabasına o maldan yardım yapsa veya sadaka verse ve yahut Allâh (c.c.) yolunda bu kazancını harcasa, Kıyamet gününde kazandığı bu günâh mallar, toplanarak kendisiyle birlikte cehenneme atılır” buyurulmuştur. (Ebû Davud)

 (İmâm Şa’rânî, El-Uhud’ul Kübrâ,  s.846)