Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Gafiller topluluğu arasında Allâh’ı zikreden kimse, bir topluluk cihaddan kaçarken, kaçmayıp sarsılmadan düşmanla savaşan kimse gibidir.”
Bir hadiste: “Gafiller arasında Allâh’ı zikreden kimse (ordu) savaştan kaçarken, kendisi kafirlerle savaşan kimse gibidir. Karanlıkta evdeki kandil gibidir, sonbaharda yaprakları dökülen ağaçlar arasında taptaze ve yemyeşil bir ağaç gibidir. Allâhü Te’âlâ böyle kimseye Cennet’teki köşkünü (ölmeden) önce gösterir. Bütün insan ve canlıların sayısı kadar günahı mağfiret olunur. Bütün bu dereceler, gaflet meclislerinde Allâh’ı zikretmekle kazanılır. Yoksa böyle gaflet meclislerine katılmak yasaklanmıştır.”
Bir hadiste “Aşîreden yani yâranlık meclislerinden sakınınız” buyurulmuştur. Azizi (r.aleyh) diyor ki: “Yani Allâh (c.c.)’den başka şeyler konuşulan boş şeylerle, oyun ve eğlence ile vakit geçirilen meclislerden sakının” demektir.
Abdurrahmân bin Sehl (r.a.)’dan, Resûlullâh (s.a.v.) evinde iken şu ayet indi: “Sabah ve akşam Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut.” (Kehf-28) Resûlullâh (s.a.v.) bu ayet indikten sonra bu kişileri aramaya çıktı. Aralarında saçları karışmış, derileri kurumuş, yalnız bir tane örtüleri olan (altlarına bir peştamal bağlamış, üzerleri çıplak olan) bir topluluk gördü ve yanlarında oturdu ve “Ümmetimden yanlarında oturmam emredilen kimseler yaratan Allâh’a hamd olsun” dedi. (İbn-i Cerir, Taberani, Dürrü Mensur)
Başka bir hadiste Resûlullâh (s.a.v.) onları aramaya çıkınca, onları mescidin son kısmında oturmuş, Allâh’ı zikrederlerken buldu ve şöyle buyurdu: “Benim hayatımda ümmetimden kendileriyle oturmam emredilen insanlar yaratan Allâh’a hamd olsun” dedi. Sonra “Sizinle birlikte yaşayıp, sizinle birlikte öleceğim. Yani hayatta ve ölümde dost ve arkadaşlarım ancak sîzlersiniz” buyurdu.
(Zekeriya Kandehlevi, Fezâil-i A’mal, s.388-423)