Resûl-i Ekrem (s a.v.) Efendimiz: “Karanlık geceler gibi fitneler olmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. Kişi mü’min olarak sabah eder, kâfir olarak akşamlar ve dînini az bir dünya metaına karşılık satacaktır.” buyurmuştur. (Müslim)
Yine hadîs-i şerîfte şöyle varid olmuştur: Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bir gün yüzü kıpkırmızı olduğu halde telâşla dışan çıktı ve: “Lâ İlâhe İllallâh (Allâh’tan başka hak ilâh yoktur.) Vukûu yaklaşmış olan şerden (büyük fitneden) dolayı vay Arâbîn haline!.. Bugün Ye’cüc ile Me’cüc sed-dinden şunun gibi bir delik açıldı.” buyuruyordu.
Bunu söylerken de başparmağı ile onu takip eden (şaha¬det) parmağını halka yapıp, açılan deliğe misal verdi. (Zeynep der ki) bunun üzerine ben:
– Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.), içimizde bunca iyi kimseler varken biz helâk olur muyuz? diye sordum. Resûlullâh (s.a.v.): “Evet (fasıklık, fâcirlik, fuhuş, ahlâksızlık, zulüm gibi maddî ve manevi her çeşit içtimaî) pislik çoğaldığı zaman helâk olursunuz.” buyurdu.
“Muhakkak ki mü’min kimsenin öldürülmesi Allâh’ın nezdinde dünyanın yıkılıp yok olmasından daha büyük¬tür.” (Nesei)
“Her kim (dîn) kardeşine, (silâh gibi) demir âleti ile işaret (ederek tehdit) ederse melekler ona lanet ederler.” (Tirmizî)
Eğer bozguncular çoğalır da iyiler az olursa, iyi kimseler bunu çirkin görmedikleri, red ve inkâr etmedikleri zaman hepsi (yani iyisi de kötüsü de) helâk olurlar.
Rivâyet olundu ki, Allâhü Te‘âlâ meleklerinden bir meleğe bir köyü yere batırmasını emretti. Melek de:
– Ey Rabb‘im, muhakkak ki orada filanca âbid kimse de vardır, dedi. Bunun üzerine Allâhü Te‘âlâ meleğe:
– Muhakkak sen (bu yere batırma işine) onunla başla. Çünkü o benim haram ettiklerim işlenirken (yahut benim hürmetli kıldığım şeyler çiğnenirken) onun yüzü değiş¬mezdi, rengi atmazdı, diye vahyetmiştir.
(İmâm-ı Şa’rânî, Ölüm-Kıyâmet-Ahiret, s.369)