Fıkıh gerçek anlamıyla; insanların dünya hayatlarını, yaratanın rızasına uygun biçimde düzenleyerek ahirette kurtuluşa ermelerini sağlayan bir ilim, bir nizamnâmedir. Fıkıh ilmi müslümanların günlük hayatları için gerekli olan bilgileri içerir. Her yükümlünün, itikât ve ahlâkla ilgili meselelerin tamamını, topluca da olsa, bilip tasdik etmesi, ibâdet ve muâmelelerden de gerektiği kadarının hükümlerini ve âdâbını öğrenip, hâl ve davranışlarını ona göre düzenlemesi gereklidir ve farzdır.
Meselâ, namazın, orucun, gerektiği kadar alışverişin fesat ve sıhhatini, zarurî ihtiyaçlar kabîlinden olan yiyecek, giyecek ve evlilikle ilgili haram ve helâllik durumlarını, ulü’l-emre itaat etmenin lüzum ve vücûbunu bilmelidir. Yükümlü bir müslümanın bunlardan herbirini ayrıntılarıyla öğrenmesi farzdır. Hac, zekât ve şirket gibi ibâdet ve malî menfaatlarla ilgili dinî hükümlerin her zaman ve her kişi hakkında bilinmesi zarurî değilse de bu tür fıkhî meselelerin de önemi ve gerekliliği açıktır.
Madem ki insanın kurtuluşu ve mutluluğu bidât icat etmekle değil, dine uymakla gerçekleşebilir; nübüvvet ve risâleti apaçık mûcizelerle Allâh (c.c.) tarafından desteklenmiş olan şanı yüce son nebî, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Allâh (c.c.)’den almış olduğu ve yıllarca insan ve cinleri davet ederek yayılmasına muvaffâk olduğu bu ilâhî dinin neden ibaret olduğunu aynen ve hakîkaten bilmek gerekmektedir.
Bu hakîkati anlayıp kavramak ise ancak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in izlediği yolu, sünneti, nübüvvet haberlerinin ve sünnetin aktarıcıları olan sahâbe ve tâbiîn (r.a.e.)’in hayatlarının, hâl ve gidişatlarının hakkıyla bilinmesiyle olabilir.(Yusuf el Heytemî, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) Hayatından Rabbânî Esintiler, s.22-23)