28 Mayıs 2018 / 13 Ramazan 1439
Fatih Sultan Mehmet Hânın şehzadeliği döneminde Molla Gürani (r.h.) teheccüde kalktığı sırada Şehzade Mehmet’in odasındaki ışığın yandığı görmüş ve meraklanarak: “Hayırdır inşaallah şehzadem, rahatsız mısınız?” diye sorunca Fatih’ten: “ Hayır hocam, iyiyim, uykum gelmedi, ders çalışıyorum” cevabını almış. “Girebilir miyim” deyip; buyurun denilince, odaya girmiş ve bakmış ki, yatağın üzerinde , yerde, rahlesinin üzerinde derse ait olmayan, haritalar, resimler, plan gibi şeyler var.
Bunların ne olduğunu sorunca, Fatih; bunun bir sır olarak kalması şartıyla söyleyebileceğini şart koşmuş. Sözü alınca şöyle demiş: “ Hocam, sahabe-i kiramdan (r.a.e.) beri, Müslümanlar tarafından Kostantinopolis kuşatılır da niçin alınamaz? Fethetmek için ne yapmak lâzımdır? Hatrıma bazı şeyler geldi onları kaydettim. Plan müsveddeleri yapıyorum…” Bunun üzeribe Molla Gürani (r.h.):
“Şehzadem, Peygamber-i Zişân’ın müjdelediği o mübarek şehri fethedecek kumandanın, talebem olması, benim için de bir şereftir. Fakat bu fethi müjdeleyen zat, Muhammed Mustafa (s.a.v.)’dir. Allâh (c.c.)’ün vahyi ve emri ile hareket eden, konuşan, söyleyen bu büyük insan, câhil bir insanı medhetmez. Cahil bir kumandana, Peygamber-i Zîşan, ne güzel kumandan, demez. Böyle bir kumandan da zaten o fethe muvaffak olamaz. Demek ki, şehzadem, şimdi ders yerine fikir ve planlarla uğraşırsan, tahsilin yarım kalır. Hem ilmin tamam olmaz, hem de fethe nail olamazsın. Onun için, inşaallah, şimdi başladığımız dersleri bitirelim, icazetnamlerini al; bu işlere ondan sonra muvaffak olursun.”
Hocası Molla Gürani (r.h.)’in bu âkılâne, arifane, müdebbirane sözleri üzerine, Şehzade Fatih de, karaladığı kâğıtları kaldırır ve ilim tahsiline devam eder. Sonrası ise malumdur.
(Ali Ulvi Kurucu Hatıralar-2, s.69-70)