Sultan I. Mahmûd, Osmanlı cemiyetinin en alt tabakalarından
gelen bir ihtilal hareketiyle, devlet yönetiminden
çekilmeğe mecbur olan amcası III. Ahmet’in yerine 1730
yılında tahta geçmiştir. Sultan I. Mahmûd tahta geçtikten iki
üç yıl içerisinde ihtilalcileri tasfiye ettikten sonra idariye tam
anlamıyla ele alarak icraatlarına başladı.
Rusya, Avusturya ve İran meselesi ile uğraştı. İran
üzerinden gelen Nadir Şah ismindeki isyancının Osmanlı
topraklarına tecavüzü sonucu bazı kayıplar verilse de isyancıların
üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetleri isyancıları
bastırmakla kalmamış aynı zamanda Nadir Şah’ı da öldürerek
sorunu tamamen çözmüştür.
Birinci Mahmûd Han devrinde, ilim kültür ve sanat faaliyetleri
arttı. İkinci defâ matbaa açıldı. Matbaa ve hattâtların
artan kâğıt ihtiyâçlarının karşılanması için Yalova’da kâğıt
fabrikası kuruldu.
Çok zekî, anlayışlı, hamiyetli, lütufkâr ve merhâmetli idi.
Askerî ıslâhât taraftarıydı. Askerî kitaplar yayınlattı. Lütuf
ve merhâmeti çok olduğundan, devrindeki İstanbul yangın
ve zelzelesinde zarar görenlerin ızdırâbına samîmiyetle ortak
olup, yanan, yıkılan yerlerin yeniden yapılması için çok
yardım etti.
Hayatının son anlarında ata binemeyecek kadar hastaydı.
Buna rağmen Cuma selâmlığına çıktı ve saraya dönerken
at sırtında vefât etti. Doktorların camiye gitmemesi
hakkındaki ısrarlarını dinlememiş; hem dini vazifesini eda
etmek hem de Cuma selâmlığına gelen halkın padişahlarını
görememesinden dolayı kafa karışıklığını önlemek için
Demirkapı Camii’ne gitmişti. Şu husus, adeta bile bile ölüme
giden Padişah’ın milletin rahatı ve huzuru için ne büyük
bir nefsi fedakârlık duygusu ile dolu olduğunu göstermekte
ve kendi hanedanının tarihteki karakteristik vasfına işâret
etmektedir.
(Ziya Nûr Aksun, İslâm Tarihi, c.2 s.114)