Son yıllarda ev hanımlığı aşağılanıyor. Kadınları çalışma hayatına itebilmek için önce evden soğutmak gerektiğini düşünmüş olmalı oyun kurucular. Ev işleri küçümseniyor, bedava işçilik, hizmetçilik olarak görülüyor. Bazı çalışan kadınlar, tercihini ev hanımlığından yana kullanan kadınlara kendi penceresinden bakıp acıyor, onların da iş hayatında olması gerektiğini, özgür olmaları gerektiğini söylüyor. Çevrelerinde çalışmayan kadınlara “çalışmalısın” baskısı yapıyorlar.

Özel hayatında canının istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmadığını düşünen kadın, iş yerinde istemediği pek çok şeyi yapıyor ve buna rağmen özgür olduğunu iddia edebiliyor. Oysa ev hanımı dışarıda çalışan kadından çok daha fazla özgürdür.

Ev hanımları tüketici gibi görülüyor oysa ev hanımları sevgiyle pek çok şey üretir. Bir ev hanımı hem eş, hem çocuklarının öğretmeni, hem aşçı, hem terzi, hem sağlık memuru ve daha birçok meziyeti kendinde toplayan kişi. Dolayısıyla aslında toplumun mimarı. Bütün bunları yok sayıp para kazanmadığı için ev hanımını üretmeyen olarak tanımlamak büyük bir saygısızlıktır.

Bir kadın evinin işini yaptığında, çocuğunu büyüttüğünde üretime katkıda bulunmuş sayılmıyor; tam aksi ev kadınları tüketici gibi gösteriliyor. Fakat aynı kadın çalışıp bu işleri başka birine yaptırınca, işi para karşılığı yapan diğer kadın üretime katkıda bulunmuş sayılıyo.

Çocuğunu kendin büyüttüğünde tüketici sayılıyorsun, başkasının çocuğunu büyüttüğünde üretimde bulunmuş oluyorsun!

Kadınlar ve erkekler olarak uyanık olmamız lazım. Kadın ve erkek arasına nifâk tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermemek gerek. Erkekler ev işlerinden dolayı eşlerine teşekkürü ve takdiri ihmâl etmesinler; kadınlar da ev hanımlığının ve anneliğin üretimin en önemli parçası olduklarını bilsinler ve oyuna gelmesinler. Onlar ailenin dinlenme mekânının daimi çalışanları. Bolca teşekkürü hak ediyorlar. Ev hanımları “Çalışıyor musunuz?” sorusuna “Evimde çalışıyorum” diye gururla cevap vermeliler.(Sema Maraşlı, “Güçlü” Kadınlar Neden Mutlu Değil?)

Bir Yorum Bırak