Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: “O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir.” (Hadid s. 3)
“Bâtın” lügatta, “gizli bir şeyin gizliliklerine vâkıf olmak” demektir. Allah (c.c.)’nun zâtının hakikati gizli olup akıl onun künhüne vâkıf olamaz. Allah (c.c.) rahmet ve ilmi itibariyle her şey üzerine gizlidir. Sübhân Tealâ’nın nimetlerin üzerinde tecelli etmesi itibariyle aşikâr, anlaşılamaması bakımından gizlidir.
Ebu Hureyre (r.a.), Peygamber (s.a.v)’den şu duâyı nakletmektedir: “Ey Allah’ım! Sen göğün ve büyük arşın sahibisin. Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Sen çekirdek ve tohum yaran, Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’ân’ı indirensin. Her türlü canlının şerrinden sana sığınırım. Sen onların alınlarından tutansın. Ey Allah’ım! Sen başlangıcı olmayansın. Senden önce hiçbir şey yoktur. Sen sonu olmayansın. Senden sonra hiçbir şey olmayacak. Sen varlığını ve birliğini belgeleyen çok delilin bulunması bakımından aşikârsın. Senin üzerinde hiçbir şey yoktur. Sen zâtının ve mahiyetinin bilinmesi bakımından gizlisin. Senden başka bizden borcumuzu giderecek yoktur. Bizi fakirlikten zenginleştir.”
Bir Müslüman ihlâsla, inanarak ve yaşayarak “Yâ Bâtın” diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun anlamına mazhar olur. Kalbi nur­lanır. Bütün sıkıntılardan kurtulur. Duası kabûl olunur.
ez-Zâhir, Allah (c.c.)’nun varlığını gösteren pek çok delil olması hasebiyle aşikâr demektir.  Bir Müslüman ihlâsla, inanarak ve yaşayarak “Yâ Zâhir“ diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun anlamına mazhar olur. Düşmanlarına galip gelir. Kalbi nurlanır.  “Yâ Zâhir” “Yâ Bâtın” ism-i şeriflerini 100 defa okuyan, şeytanın vesvesesinden kurtulur.
Günde  100 defa “Yâ Zâhir, Yâ Bâtın” ism-i şeriflerini okuyan, fena düşünceler ile vesveseden kurtulur.
(Beyaz Sır Allah’ın Güzel İsimleri, s. 105, Rauf Pehlivan, Esmâ’ül Hüsna, s. 90)
 (Prof. Dr. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, s. 298-299)