Şehîd, görünen ve görünmeyen her şeyi bilen ve gören anlamındadır. Allah (c.c.)’a görmediği, bilmediği, ilminin nüfuz etmediği bir şey mevcut değildir. İnsanların görmedikçe bilmeyecekleri bütün hadiseleri O (c.c.) kemâliyle bilir. Hatta ne zaman, nerede, kimin eliyle bir hadise vuku bulacaksa, onu da önceden bilir. Yine geçmiş vak’aları hep bilir. Hani çok kere “Allah (c.c.) her yerde hâzır ve nâzırdır.” deriz ya, bunun mânâsı, her şeye ve her zerreye yakınlığı müsavidir, birdir demektir. İşte yakın olduğu için de yapılan hiçbir iş yoktur ki görmesin. Söylenen hiçbir söz yoktur ki işitmesin.
Yüce Allah (c.c.), en gizli şeyleri bile gözetlediğine ve her türlü sırları ve niyetleri görüp bildiğine göre aza ve organlarla işlenen açık ve aleni fiilleri bilmesi, bunları görüp gözetlemesi kolaydır. Her şeye şâhit olan Yüce Allah (c.c.), kendi birliğini, adaletini ve üstün sıfatlarını insanlara açıklamış ve bunların kanıtlarını bizlere bildirmiştir. Allah (c.c.), peygamber göndermekle insanların lehine veya aleyhine şahitlik yapacak delili ortaya koymuştur. Buna göre insanlar, istemedikleri şeylerin başlarına gelmesi nedeniyle Allah (c.c.)’u (hâşâ) zalim olarak suçlayamazlar. Çünkü Allah (c.c.), kendilerine yararlı ve zararlı şeyleri öğreten, bunları yapma veya bırakma yollarını gösteren peygamberler göndermiştir. Bu yüzden kendisine yararlı olanı yapan ve zararlı olandan kaçınan kimseler Allah (c.c.)’a hamd etmeli; aksini yapanlar da kendisinden başkasını kınamamalıdır. Artık inanmış bir insan bu halleri düşünür de kendisini günahın ve isyanın seline kaptırmaz. Allah (c.c.) benim her işime şâhid, beni her lâhza görmektedir der ve ayrılık kayasını aradan çıkarır, Allah (c.c.)’a karşı sevgisi, muhabbeti, kulluğu bin kat daha artar…
İtaat etmeyen evlad veya hanımın alnından bir saç teli alınıp bin kere bu ism-i celîl okunsa ahlakının değişip ıslah olmasına vesile olur.
(Kurtubi – Beyhaki – Es-Sa’di, Esmâü’l-Hüsnâ, s.244-249)