Bâ’is ismi daha çok ruh vermek (diriltmek) anlamına
gelmektedir. Hiç şüphesiz Allâh (c.c.), kıyâmet günü bütün
ölülere yeniden hayat verecek kabirlerde olanları diriltecek
ve onları yaptıklarından sorguya çekecektir. İnsanı hiç yokken
hayat sahasına getiren Allâh (c.c.), öldükten, toz toprak
olduktan sonra tekrar diriltmeye elbette kâdirdir.
Bütün insanları kabirlerinden kaldırıp Mahşer yerine
sevk edecek ancak O (c.c.)’dür. Ölüm ırmağı ile ahiret denizine
akanlar, “Sûr” borusu öttürülünce mezarlarından dışarı
fırlayıvereceklerdir. Hem, dünyaya geldikleri gibi, bölük
bölük, teker teker ve birbirlerinden doğup türeme ile değil,
ilk insandan son insana kadar dünyaya ne kadar Âdemoğlu
gelmişse hepsi birden emirle kabirlerinden Arasat meydanına
çıkarılıvereceklerdir. İşte o müthiş gün, Kur’ân-ı
Kerîm’de de çok zikredilen kıyâmet günüdür. Meselâ: Bir
kimse yansa, kül olsa, ondan zerre kalmasa veya canavar
yese, vücudundan yine bir şey mevcut olmasa, tozu, dumanı
ve ona ait bir kıl kadar eser bulunmasa da yine Yüce
Allâh (c.c.) onu diriltip mahşer meclisine getirecektir.
Bir rivâyete göre Ubey b. Halef isimli müşrik Resûlullâh
(s.a.v.) Efendimiz’in mübârek huzuruna bir çürümüş kemik
ile geldi, onu eliyle ufalayarak: “Allâh (c.c.) bunu böyle çürüdükten
sonra diriltir der misin?” diyerek Peygamberimiz
(s.a.v.)’e bir soru yöneltti. Cevap olarak Resûlullâh (s.a.v.)
Efendimiz de: “Evet, seni de diriltir ve ateşe kor!” buyurmuşlardır.
Yani Yüce Allâh (c.c.) her yarattığını bütün
incelikleriyle, her birinin toplanan ve dağılan bütün parçalarını,
aslını ve dallarını, durumlarını, hallerini, niceliklerini,
miktarlarını, her türlü hususiyetleriyle bilir. Her yaratmayı,
maddeli maddesiz, âletli âletsiz, örnekli örneksiz, gerek ilkin
gerekse sonra yaratmanın her çeşidini bilir. Düşünüp
Allâh (c.c.)’ya şükretmek gerek. Unutmayalım ki, bizi bir
gözeten var!
(Âyet ve Hadîslerle Esmâü’l-Hüsnâ Şerhi, 202-205.s.)