Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
“O Rahmân’dır ve Rahim’dir.”
“O, öyle Allâh’tır ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.”
“Rahmân ve Rahîm” isimleri aynı kökten türetilmiştir. Her ikisi de mübâlağa ifâde eder.
Rahîm sıfatının tecellîleri ise daha çok âhirette görülecek, Cenâb-ı Hakk’ın oradaki ikram ve ihsanları müminler için olacaktır.
Kur’ân-ı Kerîm’in 115 âyetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen “ğafûr” sıfatı ile birlikte olmak üzere “rahîm” sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenâb-ı Hakk’ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört âyette de “erhamü’r-rahimîn (merhametlilerin en merhametlisi)” tamlaması kullanılmıştır.
Kul gücü yettiği kadar muhtaç durumda olan kimselerin ihtiyacını karşılamalı, yanında ve memleketinde ihtiyacını karşılamadığı hiç bir fakir bırakmamalı. Muhtaçların ihtiyaçlarını ya para ile ya da nüfûzu ile veyahut hayra delâlet etmekle, daha olmazsa zengin ve söz sahibi olan kişilere başvurmak sûretiyle karşılamalıdır. Bu saydıklarımızdan âciz olursa, o zaman ona hayırlı duâlar yapmak sûretiyle onun hüzün ve kederini paylaşmalıdır.
Her kim bu “Yâ Rahîm” ismini her farz namazdan sonra yüz kere okursa gaflet ve unutkanlıktan, gönül pekliğinden emîn olur. Bir kimse de sabah namazından sonra “Yâ Rahîm” ismini yüz kere okursa bütün yaratılanlar o kimseye merhamet eder.
(Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Kalplerin Anahtarı)