Mü’min: İnanan ve koruyan anlamına gelir.
Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
“O Allâh ki, O’ndan başka İlâh yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selâm’dır; Mü’mindir; Müheymindir; Azîzdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allâh, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.” Allâh, kıyâmet günü azâb gören mü’minleri cehennemden çıkardıktan sonra onlara derki: “Mü’min benim, sizler de mü’minlersiniz. Allâh, sözünün doğru olduğunu ispatlayandır, mü’min kullarını îmânlarında yanıltmayan, onları doğru yola çıkarandır, kullarına va‘dinde sâdık olandır, insan kalbini şüphe ve tereddütlerden kurtararak îmâna kavuşturan, kalplere îmân bağışlayan; yaratıkların zulümden, mü’minleri azâbdan emîn kılan; onların şâhitliklerini kabul ve tasdik eden; taahüdlerini mutlaka yerine getirendir.”
İhlâsla “Yâ Mü’min” diyen bir müslüman bu isme devâm etse, küfürden, şirkten, yalandan, insan ve cin şerrinden emîn olur. Her türlü hastalıktan kurtulur.
(Rauf Pehlivan,Yüce Allâh (c.c.)’ün Güzel İsimleri, Esmâü’l-Hüsnâ)
“La ilâ illallâh benim kalemdir. Kim ki benim kaleme sığınırsa azâbımdan emîn olur!…”
Kâinatta, her türlü emniyet, selâmet sebeplere yapışılarak elde edilir. Bu sebepleri yaratan ve onlara tevessül edilmesini öğreten de yalnız ve yalnız Allâh’dır. Her bir şeyi yaratan, sonra da hidâyet veren işte O’dur. Hakk ve Mutlak Mü’min yine O’dur!..
İnsanlar içinde Mü’min ismine en çok lâyık olan onları kurtuluş yoluna irşâd ederek ve Allâh’ın yolunu göstererek O’nun azâbından emîn olmalarına sebep olan kişidir. Bu ise peygamberlerle âlimlerin işidir, işte bunun içindir ki:
Nebî (s.a.v.) şöyle buyurur:“Şüphesiz siz, kelebekler gibi ateşe düşeceksiniz. Ve, ben sizi tutup kurtaracağım!..”
(Huccetü’l İslâm İmâm-ı Gazâlî (rh.a.), Esmâü’l Hüsnâ Şerhi, 116.s.)