Her türlü kötülük ve eksiklikten uzak, temiz, kutsal, yüce ve saygın olan demektir. Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
“Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddûs; Azîz; Hakîm olan Allâh’ı tesbîh eder.” (Cuma s. 1)
Allâh (c.c.) yeryüzünde, gökyüzünde, uzayın derinliklerinde, toprağın altında bulunan herşeyin, kısacası mikro ve makro âlemlerdeki herşeyin tek Yaratıcısı’dır. İnsanın gözünü çevirip etrafına baktığında görebildiği ve çıplak gözle göremediği her yerde bulunan düzen, kanunlar, istikrarlı gidişat tamâmen Allâh’a âittir. “Şüphesiz Allâh, gökleri ve yeri zevâl bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zevâl bulacak olurlarsa, Kendisi’nden sonra artık kimse onları tutamaz…” (Fatır s. 41) âyetiyle bildirildiği gibi var olan tüm sistemin düzenleyicisi ve koruyucusu O’dur. Allâh (c.c.)’ün son derece âciz olarak yarattığı insanlar hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşerler. Aynı zamanda hem bedenî, hem rûhî yönden son derece eksiklik ve acz içindedirler. Ömürleri boyunca bedenlerine bakmak, yaşayabilmek için ona sürekli ihtimam göstermek zorundadırlar. Bedenlerini biraz fazla çalıştırsalar, birkaç gün uykusuz, bir gün susuz bıraksalar son derece âciz bir duruma düşmüş olurlar. Ancak herşeyin Yaratıcısı ve ‘en güzel isimlerin sahibi’ olan Allâh (c.c.) elbette tüm eksikliklerden münezzehtir.
Müslüman daima Allâh’ı yüceltmeli ve O’nu her türlü noksanlıktan tenzih etmelidir. Sonra da bütün haramlardan, mekruhlardan, şüpheli şeylerden ve yararsız mubahlardan kendisini arındırıp temizlemeli ve Mevlâsına ibadet etmekle meşgûl olmalıdır. Kendisi için yararlı olan ilimleri öğrenmeye ve güzel ahlâkî davranışlar kazanmaya çalışmalıdır. Beden ve rûhu arındırmanın yolu, Allâh (c.c.)’ü tanımak ve yararlı ilimler öğrenip onunla amel etmektir.
(Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Kalplerin Anahtarı)