Fayda veren, hayır ve menfaat verici şeyler yaratan anlamına gelmektedir.
“De ki: Ben Allâh’ın dilediğinden başka kendime hangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim.” (A’raf s.188)
Cenab-ı Hakk, kullarından dilediğine rahmetiyle muamele eder. O, zarara da faydaya da maliktir. O’nun her şeye gücü yeter. Bazen zarar veren şeyden fayda, tedavi yöntemlerinden bir yöntem olabilir. Rablerine şirk koşmayanlar için zararlı gibi görünen şeyler onun lehine olabilir.
Nitekim âyet-i kerîmede bu husus şu şekilde bildirilmiştir:
“Size ulaşan her nimet, Allâh’tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O’na yalvarırsınız. Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir grup, hemen Rablerine ortak koşarlar.” (Nahl s.53-54)
Menfaatları ve mazarratları yaratan, ancak Allâhu Te’âlâ’dır. Bütün olaylar sebeplerle meydana geliyorsa da, sebepler yoğu var etmez. Onlar ancak insanların elinde birer tutamak ve Hak’tan bir isteme vesikası olmak üzere yaratılmıştır.
Allâh (c.c) iyilik yollarında yaşayan kullarından bâzı sevdiklerini ağyardan örtmek için onların üstüne darlıktan ve ıstıraptan bir tül gerer. Bu makbûliyet işaretidir. Onun için buna, kahır yüzünden lütuf denir. Bir de, bunun aksine olarak bâzı kötülerin de tuttuklarını kolaylaştırır, her işini asan (kolay) eder. Onlar da işleri rast geldikçe şımarır, şımardıkça azar, Allâh’tan büsbütün gaflet eder. İyi yola dönmek aklına bile gelmez, irşat sözü kulağına bile girmez. Derken, bu delâlet yollarında oyalanırken hayat perdesini hüsranla kapatır gider. Bu da lütuf yüzünden kahır olur.
(Ayet ve Hadislerle Esmaül Hüsna Şerhi, s.291- 292)