Esad Efendi hazretleri, ömrü uzun ve aziz olduğundan Osmanlı’nın yıkılışına, cumhuriyete ve inkılaplara şahitlik etmiş ve ayakların baş, başların ayak olduğu bir devr-i acib de zulme maruz kalmıştır. Tarihin karanlık vakalarından biri olan Menemen Olayı da bu zulme perde tutulmuştur.
23 Aralık 1930′da Menemen’de meydana gelen hadisenin perde önündeki baş aktörü Giritli Mehmed isimli bir esrarkeş idi. Her nedense, bu hadiseden bahsedilirken hep onun ismi söylenir ve onun bir Nakşi olduğu belirtilir. Halbuki hakikatler öyle değildir. Giritli Mehmed sadece bir piyondur.
Hadisenin başka merkezlerde ve en ufak teferruatı düşünülerek tezgahlandığı kesindir. Üstelik, hadisenin Menemenlilerle, Nakşilerle ve dindar Müslümanlarla en ufak bir alakası yoktur. Bunu, katledilen yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ın eşi ve oğlu da açıkca ifade etmişlerdir. Kubilay’ın hanımı Fatma Vedide Ersuz, vefat etmeden evvel şunları ifade etmişti:
“Ben eşimin katledilmesi olayından sonra bu menfur olayı umumileştirerek Menemenlileri de, din adamlarını da hakir gösterenlerden yana değilim.”
Yine o dönemin şahidlerinden Hacı Cemal Öğüt Hocaefendi şöyle anlatır: Bir gün eski dostum Emniyet Genel Müdürü Rıfat Bey, beni Ankara’ya çağırdı. Şu telkinlerde ve tembihlerde bulundular. “Artık Es’ad Efendiyi ziyaret etme. Çünkü onu istemiyorlar. 70 bin müridi var diye korkuyorlar. “Bu adamın mutlaka ortadan kaldırılması lazım” diyorlar.
“Bütün bu ikazlara rağmen Efendiye olan aşkımın heyecanıyla Es’ad Efendiyi ziyaret ettim. İçimde sakladığım yangını anlatıp anlatmama kararsızlığı içinde iken Es’ad Efendi hazretleri büyük bir tevekkülle şu şiiri okudular:
“Es’ad unuttu Erbil’i, gayriyi
Cânımı cânânıma vermişim artık.”
(Misvak Neşriyat, Es’ad Efendi Hazretleri)