Menemen Hâdisesi 1930 senesinin sonlarında İzmir’in Menemen kazâsında meydana gelmiş, getirilmiştir. (Güya devlete isyân ederek bir askeri öldüren grubu, İstanbul, Rize hatta Kars’taki hocaefendiler organize etmiştir.)
Bir tertipten ibaret olan bu hadise ile hedeflenen şey başkadır. Bu hâdise ile o seneye kadar ortadan kaldırılması şu veya bu sebeple mümkün olmamış büyüklerin son kez elenmesi hedeflenmiştir. Hâdisenin başka merkezlerde ve en ufak teferruatı düşünülerek tezgâhlandığı kesindir. Üstelik hâdisenin Menemenlilerle, Nakşilerle ve dindar Müslümanlarla en ufak bir alâkası yoktur. Bunu, katledilen yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ın eşi ve oğlu da açıkça ifade etmişlerdir. Kubilay’ın hanımı Fatma Vedide Ersuz, vefât etmeden evvel şunları ifade etmişti:
“Ben eşimin katledilmesi olayından sonra bu menfur olayı umumileştirerek Menemenlileri de, din adamlarını da hakir gösterenlerden yana değilim.”
Süreçten sonra tarihe kara leke olarak geçecek olan hükümler belli olur. Mahkemede, Esad Erbili (k.s.) hakkında verilen idam cezası yaşı sebebiyle müebbet hapse çevrilir. Oğlu Mehmed Ali Efendi ise idam edilir.
Esad Efendi (k.s.) Menemen’de askerî hastahanede tedavi görürken 3-4 Mart 1931 gecesi şehid edilir. Necip Fazıl, Esad (k.s.) Efendi Hazretleri’nin evvela yavaş yavaş zehirlendiğini lakin bu hastalığını arttırmaktan başka bir işe yaramayınca, kaldırıldığı Askerî Hastahanede bir gece damar içi bir şırınga ile tekrar zehirlenerek şehid edildiğini yazmıştır.
Hatta anlatıldığına göre, gelen doktor Esad (k.s.) Efendi’nin kaldığı hücreye girip iğneyi yapmaya çalışır ama elleri de titrer. “Evladım sen vazifeni yap, saatimiz gelmişse o tesir eder, Cenâb-ı Hâkk bizi öbür tarafa götürür. Saatimiz gelmemişse de bir şey olmaz, zarar gelmez.” der.
(www.esaderbili.com)