Son devrin büyük âlim ve velîlerinden olan Şeyh Muhammed Esad (k.s.) Efendi’nin çocukluk demleri, doğduğu yer olan Erbil’de geçmiştir. İlk tâhsilini 23 yaşında iken 1870 senesi Erbil ve Deyr’de ikmâl ettikten sonra, 1875 senesinde, mânevî bir işaretle Nakşî meşâyihinden Taha’l Hariri (k.s.) Hazretleri’ne intisab ederek, bâtın (kalp) ilimlerinde de büyük bir başarı elde etmiş, Üstadı’nın himmet ve teveccühüne mazhar olmuştur. Bir sene içinde seyru sulûkunu tamamlayarak  icâzet almış, 29 yaşında mutlak halîfe olarak irşada mezun olmuştur.

Manevi bir işaret ile İstanbul’a hicret eden Esad (k.s.) Efendi Hazretleri daha sonra tekrar Erbil’e gelmiştir. Kelâmî Dergâhı’nda uzun yıllar kalmış bulunan Kastamonulu Hasib Efendi isimli zâtın konuyla alâkalı anlattıkları şöyledir: “Esad (k.s.) Efendi, Erbil’e belli bir misyon üzere gönderilmiş idi. Bundan pek fazla kimsenin haberi yoktu. Ve orada kendisi İngilizler’in Osmanlı Devleti’ni bölme oyununa karşı Türk Muhibleri Cemiyeti’ni kurarak mücadele vermiştir. Dolayısıyla Abdülhamid’in, Esad (k.s.) Efendi’yi Erbil’e göndermesinin nedeni İngilizler’in oyununu bozmak düşüncesiydi.”

 Esad (k.s.) Efendi, Erbil’de kaldığı on yıl süresince İngilizleri’n misyonerlik faaliyetlerine karşı çalışmalarda bulunmuştur. Esad Erbilî (k.s.) Hazretleri’nin bu başarısı yıllar sonra Menemen kurgusuyla İngilizler tarafından cezalandırılacaktır. Esad Erbilî (k.s.) Hazretleri bir Nakşî şeyhi olması nedeniyle, tarikatı, şeriat çerçevesinde izâh eder ve ilim ile ulemâya önem verirdi. Âlim, îmân ve İslâm’ın ahkâmına samimiyetle inanan, bütün olgunluğuyla bunları tatbik eden, bütün insanlara bu kutlu yolu öğretmeye çalışan, ahlâk ve âdetleriyle çevresine İslâm’ı temsil eden nadide insan demektir. İslâm’ın âlime verdiği mânevî değer hiçbir sistem ve milletin hayalinde yoktur. Üstelik dinimiz, âlim için sevâp şartı da koymuş; kimin hayrına vesile olursa, onu kendisi de işlemiş gibi sevâplandırmıştır.”

(Ömer Muhammed Öztürk, Muhammed Esad Erbilî)