Hz. Peygamber Mekke’den gelen muhacirlerle Medine’li Ensar arasında kardeşlik kurmuştu. Öyle ki Ensar’dan biri öldüğünde malı akrabalarına değil Hz. Peygamber (s.a.v.)’in aralarında kardeşlik kurduğu muhacire kalıyordu. Bu durum Nisa Sûresi 33. âyeti kerimesi nâzil olana kadar böyle devam etti. Bu âyetten sonra bu uygulamaya son verildi: “Anne-babanın ve hısımların bıraktıklarından her birine mirasçılar kıldık…” Ve bir başka rivâvete göre de bu uygulama Enfal Sûresi 75. âyeti olan “… Allâh (c.c.)’ün kitabına göre (aralarında kan bağı bulunan) akrabalar birbirlerine daha yakındır…” âyetiyle kaldırılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.), Ensar’a “Muhacir kardeşleriniz size mallarını ve çocuklarını bırakarak gelmişlerdir” buyurdu. Ensar da “Mallarımızı onlarla paylaşalım” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) “Bunu başka bir şekilde yapamaz mısınız?” dedi. Ensar “Peki nasıl?” diye sordular. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Onlar bu tür bir çalışmayı bilmezler. Gelin bağlarınızda, bahçelerinizde siz kendiniz çalışın, ancak elde ettiğiniz mahsulü onlarla paylaşınız” dedi. Ensar da bunu kabul etti.
Muhacirler Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek şöyle dediler: “Ey Allâh’ın Rasülü! Biz bu Medine’li kardeşlerimiz kadar iyi insanlar görmedik. Gelirleri az olmasına rağmen onu bizlerle paylaşıyorlar. Bol ürün aldıklarında ise payımızın kat kat fazlasını veriyorlar. Vallahi bize sevap bırakmamalarından korkuyoruz”. Hz. Peygamber (s.a.v.)’se şöyle buyurdular: “Siz onlara teşekkür edip, onlar için Allâh’a dua ettiğiniz müddetçe sizin için de sevap verilecektir.” Hz. Peygamber (s.a.v.), kendilerine Bahreyn’den pay vermek üzere Ensar’ı çağırttı. Onlar da “Bize verdiğin kadar Muhacir kardeşlerimize de vermezsen bunu kabul etmeyiz” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) de “Bu durumda kıyamet günü beni görünceye dek sabredin. Mükâfaatınızı orada alırsınız” buyurdu.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, c.1, s.366-369)