Eğitimin papazların tekelinde olduğu Ortaçağ Avrupa Hristiyan dünyasında, sadece Latince olarak okuma yazma öğretmekle sınırlı, dinî hayata yönelik ve erkek çocukların katılabildiği bir okul eğitimi söz konusuydu. Yeni bir bilgi üretilmesi söz konusu değildi.
Endülüs, İspanya ve Avrupa milletlerinin ihtiyacı olduğu bir zamanda bir bilim, kültür ve eğitim ülkesi olarak hizmet vermişti.Kastilyalı, Leonlu, Aragonlu ve Navarlı zeki gençler Endülüs’e gelerek Arapça öğreniyor, dersler alıyor, bu arada Endülüs eşrâfına karışarak Müslümanların âdetlerini benimsiyor ve âdetâ Endülüslüleşiyorlardı. Yani, Müslümanların yaşantısına ayak uyduruyorlar, onlar gibi giyiniyor, yiyip içiyor, hayat tarzı ve âdâbı muâşeret kurallarını benimsiyorlardı. Onların bu durumunu, barbarlıktan medeniyete geçiş olarak değerlendirmek mümkündür.
Endülüs’te eğitim ve iş imkanları bol olduğu için Hıristiyan ülkelerden Endülüs’e gelen insanlar, hem eğitim alıyorlar ve hem de çalışacak bir iş bulabiliyorlar, böylece hayatlarını Müslümanlar gibi müreffeh şekilde yaşama fırsatını yakalayabiliyorlardı. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi Kurtuba’da eğitim alarak Avrupa’ya dönen ve daha sonra II.Silvester (999-1003) adıyla Papa seçilen Gerbert’tir. Gerbert memleketine döndüğünde, öğrenmiş olduğu astronomi, matematik ve cebir bilgilerini duyan Hristiyanlar çok şaşırmışlar ve bu bilimleri sihir saymışlardır.
711 yılından 1085 yılına kadar 374 sene İslam hâkimiyetinde kalmış olan kadîm Vizigot başkenti Tuleytula, Hıristiyanların eline geçerek VI.Alfonso’nun yeni başşehri olduktan sonra, bu medenî birikimi sayesinde zamanla İspanya devletleri ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen öğrencilere hizmet veren bir bilim merkezi hâline gelmişti. VI.Alfonso, Endülüs medeniyetinin etkisinde kalarak sarayının her yanını İslam kültürünün alâmetleriyle bezemişti.
(Prof.Dr. Lütfü Şeyban, Endülüs’te Müslüman – Hıristiyan İlişkileri)