Ehl-i Sünnet, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uyan
ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’i hayatta örnek edinen ve onun
sünnetine göre hayatına yön veren demektir. Resûlullah
(s.a.v.), bir hadis-i şerifte mealen şöyle buyurur:
“İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim
ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka ha-
riç, onların hepsi cehennemdedir. Ashab-ı kiram: ‘O kur-
tulanlar kimlerdir?’ diye sordular. Hz. Peygamber (s.a.v.):
‘Bana ve ashabıma uyanlardır’ buyurdu.” (Tirmizî)
Hz. Muaviye (r.a.)’den rivâyet edilen bir hadis-i şerifte
ise, “ (Ümmetimin fırkalarının) yetmiş ikisi cehennem-
dedir, biri cennettedir. Cennette olanlar ehl-i sünnet
ve’l-cemaattir” (Ahmed bin Hanbel, Ebû Davud) buyurmuştur.
Yani müslümanların çoğunluğunu teşkil eden büyük toplu-
luktur. Muhammed (s.a.v.) ümmetinin sapıklık üzere birle-
şemeyeceğine dair hadis-i şerif de varid olmuştur. Diğer bir
rivâyette ise “Size gereken İslâm cemaatinin çoğunlu-
ğuna uymaktır” buyrulmuştur.
Ehl-i sünnet, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen
Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz’i hayatında örnek edinir.
Bunun için bir Müslüman, hiçbir halde hiçbir kimseye zulüm
yapamaz. Müslümanın temel ahlâkı, kusurları affetmek, in-
sanları güzel öğüt ve ikna yoluyla hayra davet etmek, doğ-
ruyu yaşayarak göstermek ve herkese iyiliği emretmek ve
kötülüklerden de sakındırmaktır.
Bütün müslümanlara gerekli olan; daha önce geçen
peygamberlerin akîdelerine muvafık veKur’ân-ı Kerim ile
açıklananın aynı olan, peygamberler efendisi Muhammed
Mustafa (s.a.v.)’in sözüne (sünnete) tâbi olmaktır. Allâhu
Teâla kendi nefsine yemin ederek şöyle buyurmuştur:
“Rabbin hakkı için, onlar, aralarında çekiştikleri şey-
lerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden
nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle bo-
yun eğmedikçe, îman etmiş olmazlar.” (Nisa s. 65)
(İmâm-ı Azam, Fıkh-ı Ekber, Aliyyû’l Kâri Şerhi, s. 12, 22)