Ehl-i sünnet, Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’e (Peygamber (s.a.v.) Efendimizin mübârek arkadaşlarına) hürmet noktasında hassasiyetle durmuştur. Çünkü Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’in hepsi Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde medh olunmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen;
“Allâh onların hepsinden râzıdır. Onlar da Allâhü Teâlâ’dan râzıdırlar.” (Mücadele s. 22) buyrulmaktadır. Sahâbeyi Kirâm (r.a.e.)’i kötülemek bu âyet-i kerîmeye inanmamak olur.
Hadîs-i şerîflerde de buyuruldu ki: “Ashâbımı seven beni sevdiği için sever, onlara düşmanlık eden, bana düşmanlık etmiş olur.” (Buhârî), “Ashâbımdan bundan sonra çıkacak hatâları, Allâhü Teâlâ affedecektir. Çünkü onların İslâm dînine yaptığı hizmeti kimse yapmamıştır.” (Camius-sagir), “Ashâbımın herbiri gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız Allâhü Teâlâ’nın sevgisine kavuşursunuz.” (Mir’at-i Kâinat), “Ashâbımın ismini işitince, susunuz. Şanlarına yakışmayan sözleri söylemeyiniz.” (Ebû Davud) ve “Herkese şefâat edeceğim. Fakat Ashâbıma dil uzatanlara, onları kötüleyenlere hiç şefâat etmem.” (Camius-sagir)
Şiîler, Ehl-i beyte sevgi ve bağlılık iddiâsıyla Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’e kin ve düşmanlık beslemişlerdir. Üstelik Ehl-i beyti ve onlardan olan on iki imâmı sevdiklerini söyledikleri hâlde, onların yolundan da gitmemişlerdir. Nitekim günümüzde İran’da Hz. Ömer (r.a.)’i şehid eden Ebû Lü’lü münafığının sözde türbesi yapılıp ziyaret edilmektedir. Çocuklarına hiçbir zaman Ebûbekir ve Ömer isimleri verilmemekte, Hz. Aişe (r.anhâ)’nın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler kabul edilmemekte, kendilerinin Âyetullâh makamındaki en önde gelen sözde âlimleri tarafından ilk üç halifeye her sabah namazından sonra lanet edilmekte, Hz. Aişe (r.anhâ) annemize zina iftirası atılmaktadır. Fıkıh kitaplarında geçtiği üzere, sahabiliği Kur’ân âyetleriyle sabit olan Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhüma)’ya dil uzatmak kişiyi dînden çıkarır. Şiîler, Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’i kötülemekle, dolaylı olarak İslâmiyeti ve Kur’ân-ı Kerîm’i kötülemiş oluyorlar. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in toplanmasında herbirinin hizmeti olduğu gibi, İslâmiyeti bize ulaştıranlar da onlardır.
(Yeni Rehber Ansiklopedisi, s.284 c.18.)