İmâm Mâtürîdî (r.âleyh), dinleri Hâk ve Batıl din olmak üzere iki kategoride ele almış; Allâh (c.c.) katında geçerli olan dinin “Hâk din” olduğunu, bu dinin de bozulmamış ve tahrife uğramamış olan İslâm dinine karşılık geldiğini; Ehl-i Kitap da dahil İslâm dışındaki din ve mezheplerin ise Batıl dinler olduğunu, yol ve mezhepleri birbirinden çeşitli olsa da bunların tamamının inkâr etmede tek bir dini (küfür ehlini) temsil ettiğini söylemiştir.
Kur’an’da Yahudi ve Hıristiyanların Ehl-i Kitap şeklinde isimlendirilerek İslam ile birtakım ortak yönlere sahip olduklarına işaret edilmesi, kendilerine kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenilmesi gibi birtakım ayrıcalıkların verilmesi, onların doğru yolda olduklarını ve kurtuluşa ereceklerini göstermez.
Ehl-i Kitab’ın kurtuluşa ermesinin tek yolu peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Peygamber (s.a.v.)’e imân ederek son din olan İslâm’ı kabul etmektir. Bu nedenle, hangi dine mensup olunursa olunsun, kurtuluşa ermenin yegâne yolu İslâm’a girmekle mümkündür. İslâmiyet geldikten sonra, onu kabul etmeden, kendi dinlerine bağlı kalarak Allâh (c.c.)’a ve ahirete inanıp, salih amel işlemek kişiyi kurtuluşa erdirmez. Peygamberlerin ve îlahî kitapların tümüne inanmadan, bir kişinin kurtuluşa ermesi mümkün olmadığı gibi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in peygamberliğine ve getirmiş olduğu Kur’an’a inanmayan bir Yahudinin veya Hıristiyanın sadece Allâh (c.c.)’e ve ahiret gününe inanması ve salih amellerde bulunması da kendisine kurtuluş sağlamayacaktır. Buna göre ahirette kurtuluşu (cennete girmeyi) sağlayacak yegâne şart Hz. Peygamber (s.a.v.)’e imân etmek ve Allâh (c.c.)’den getirdiği her hususta ona tâbi olmak, yani Müslüman olmaktır.
(Dr. Recep Önal, İmam Mâtürîdî’ye Göre Dinlerarası Diyalog: s.176-180)