Allâhü  Te’âlâ  Hz.  Muhammed  (s.a.v.)’in  getirdiği  islâm Dînine ters düşen her Dîni reddetmiş  ve mensûbları  dinlerini yaşasalar bile o dinlerin kendi indinde makbul olmayıp reddedilmiş  olduğunu belirtmiştir.  Çünkü  son Peygamber (s.a.v.)’in gelmesiyle bütün dinler son bulmuştur. Allâhü Te’âlâ islâm’ın dışındaki  dinleri  kesinlikle  kabul  etmeyeceğini  ifâde  ederek şöyle buyururlar:
“Her kim İslâm’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, âhirette hüsrana uğrayanlardan 0İur.”(Â I-İİmrâns.85)
“Kendilerine kitâb verilenlerden oldukları hâlde, Allah’a da âhiret  gününe de îmân etmeyen, Allah’ın  ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan, hakk dinini (İslâm’ı) din olarak benimsemeyen  kimselerle  zelil  bir vaziyette tam bir itaatle, cizye verinceye kadar savaşın” (Tsvbss. 29)
“Gerek ehl-i kitâbtan, gerek müşriklerden olan kâfirler, hem de devamlı kalmak üzere cehennem ateşindedirler.  Onlar bütün yaratıkların en şerlisidirler” (Beyyine s. 6)
Allâhü Te’âlâ yahûdî ve hıristiyanların inançlarını terk ederek islâm Dînine  girmemeleri  durumunda  cehenneme  gireceklerine hükmetmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), hak dîne tâbi olup, kendisinin peygamberliğine ve getirdiği kitaba îmân etmedikçe onların cehennemlik olduğunu açıklamıştır. O hâlde kendi aklımıza göre hüküm vererek yahûdî ve hıristiyanların cennete gireceğini söylememiz ve Kitâb ve Sünnete muhalefet etmemiz  kesinlikle caiz  değildir. Bütün insanların cennete girmesini arzu edebiliriz ancak cennetin anahtarları ne biz Müslümanların elindedir ne de keşiş ve ruhbanların elindedir.
Allâhü  Te’âlâ  Hz. Peygamber (s.a.v.)’e muhalefeti gazâb ve öfkesine sebeb saym ıştır:
“O’nun (Peygamber’in)  emrine aykırı  hareket edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar.” (Nûr s.63)
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emrine aykırı  hareket edenler bile böyle anlatılmış  iken ona hiç  inanmayan ve Allah azze ve celle’den getirdiklerine tâbi olmayanların durumu nasıl olur?