Abdullâh ibn Selâm’ın imân etmesi yahudîleri çok kızdırdı. Bunun için kendisini sıkıştırmaya başladılar. Hatta yahudî âlimlerden bazıları: “Arablar’dan peygamber çıkmaz, senin adamın hükümdardır” diyerek, İslâmiyet’ten vazgeçirmeye kalkıştılarsa da muvaffak olamadılar.
Kendisi ile birlikte Sa‘lebe bin Sa‘ye, Üseyd bin Sa‘ye, Esed bin Ubeyd ve bazı yahudîler samîmî olarak Müslüman oldular. Fakat bazı yahudî âlimleri: “Muhammed (s.a.v.)’e yalnız bizim şerlilerimiz inandı. Eğer, onlar hayırlılarımızdan olsalardı, atalarının dînini bırakmazlardı.” dediler.
Allâhü Te‘âlâ onu müşriklere karşı şâhid gösterdiği Abdullâh ibn Selâm (r.a.) hakkında âyet-i kerîme şudur: “Resûlullâh’ı inkâr edenlere de ki! (siz hâlinizi) düşündünüz mü? Eğer Kur’ân Allâh tarafından gönderilmiş olup da siz küfrettiyseniz (inanmayıp inkâr ettiyseniz) ve İsrâiloğullarından bir şâhid, Kur’ân-ı Kerîm’i benzerine (Tevrat’a) göre (bu da Allâh kelâmıdır diye) şahâdet edip inandı da siz kibirlenmek istediyseniz (bu bir zulüm değil midir?) Allâh zâlimler topluluğuna aslâ hidâyet etmez.”
Tefsîr âlimlerine göre “İsrâiloğullarından bir şahit âyetinde Abdullâh ibn Selâm (r.a.)’in kasdedildiği rivâyet edilmektedir. Çünkü O kendi milletine: “Hz. Mûsâ (a.s.)’a inen Tevrât’ı Allâh kelâmı olarak kabûl edip de Hz. Muhammed (s.a.v.)’i ve Kur’ân-ı Kerîmi inkâr etmek zulümdür?” diyerek Müslüman olmuştur.
Müslüman olunca, Kur’ân-ı Kerîm’e dört elle sarıldı ve Peygamber (s.a.v.) Efendimizi, gölgesi gibi takip etmeye başladı. Öyle oldu ki, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onun hakkında: “Cennetlik bir adama bakmak kimin hoşuna giderse, Abdullâh ibn Selâm’a baksın.” buyurdular.
(İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, 1.c.)