Ehl-i beyt hakkında vârid olan birçok hadîsten de anlaşılacağı  üzere  onları sevmenin vâcib olduğu, onlaranbuğz  etmenin de haram ve günâh olduğu açık olarak anlaşılmaktadır.
Medîne vâlisi Ca‘fer el-Abbasî, İmâm-ı Mâlik’i dövmüştü. Baygın iken onu çıkardılar. İmâm, kendisine geldiği zaman, şöyle dedi:
“Şâhid olun ben ona hakkımı helâl ettim.” Bunun sebebi sorulunca, şöyle cevâb verdi:
“Hakkımı helâl etmeden öleceğimden korktum, Resûlullâh (s.a.v.) ile Kıyâmet’te karşılaştığımızda, benim yüzümden, O (s.a.v.)’in Ehl-i Beyti’nden birisinin cehenneme gitmesinden utandım.”
Sultan Mansur, Medîne’ye  geldiği zaman, İmâm-ı Ca‘fer’den intikâm almak istemişti. Lâkin, sonunda pişman olarak şöyle dedi:
“Resûlullâh (s.a.v.)’e olan akrabalığı için, ona sopa kaldırmaktan Allâh’a sığınırım, zâten ben ona hakkımı helâl etmiştim.”
Hatib el-Bağdâdî şöyle der:
“İster yaşlı, ister genç ehl-i  beytten veya Kureyşlilerden birisi Medîne’ye geldiği zaman, İmâm Ahmed bin Hanbel, onu önüne alır ve arkasından yürürdü. İmâm Ebû Hanife (r.a.), Ehl-i  Beyt’e  büyük  saygı  gösterirdi. Ehli Beyt’ten olup hükümetten gizlenenlere ve açıkta gezenlere büyük maddî yardımlarda bulunurdu. Hattâ hükümetten gizlenenlerden birisine oniki bin dirhem para ile yardımda bulunduğu da rivâyet edilmektedir ve arkadaşlarını da buna teşvik ederdi.”
Âlimler şöyle diyor: “Ehl-i beyti sevmek dînen farzdır. Hattâ İmâm-ı Şâfiî (r.a.) bunu kesin delillerle isbât etmiştir.”
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 156.s.)