Azim, kararlılık, gerçekçilik ve doğru sözlülük, bütün bunlar sadece cesaret ve yiğitlikten doğar ki yüce ahlâkın temel taşıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) yüzlerce felaket, tehlike ve bir çok savaşla yüzyüze geldi. Fakat hiçbir zaman azim ve sebat ayağı yerinden oynamadı. Bedir savaşının kıran kırana ortamında üçyüz zayıf müslümanın ayağı, bin kişilik silahlı ordu karşısında yerinden oynamaya, sarsılmaya başlayınca koşarak Peygamber’in (s.a.v.) eteğine sığınılıyordu. Kolu ve bileği nice büyük savaşlar kazanmış olan Hz. Ali (r.a.) diyor ki: “Bedir savaşında amansız düşman saldırıları bütün hızıyla üzerimize geldikçe Hz. Peygamber (s.a.v.)in yanına sığınıyor, O’nu kendimize siper ediyorduk. O, herkesten daha cesurdu. O gün müşrik ordusunun saflarına Hz. Peygamber (s.a.v.)’den daha yakın kimse yoktu.” (İbn-i Hanbel)
Huneyn savaşında Hevâzin kabilesi tarafından amansız bir ok yağmuru başlayınca pek çok müslüman savaş alanından geri çekildi. Ama Hz. Peygamber (s.a.v.)  birkaç fedâîsiyle birlikte her zaman olduğu gibi savaş alanında dimdik durdu. Allah Resûlü (s.a.v.)  bu sırada katırını dizginleyerek ilerlemeye çalışıyordu. Ama fedakâr sahabîler kendisine engel oluyordu. Düşman askerlerinin hedefi sadece Hz. Peygamber (s.a.v.)’di. Adamın biri bu savaşa katılan Berâ (r.a.)’a “Huneyn savaşında siz de kaçmış mıydınız?” diye sordu. Berâ(r.a.) da, “Evet, ama ben, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yerinden bir adım dahi geri çekilmediğini gördüm. Allah (c.c.)’ya yemin ederim ki; savaş en şiddetli noktaya ulaştığında Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yanına giderek O’na sığınıyorduk, içimizde en cesur ve en korkusuz olanlar, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve O’nunla birlikte duranlardı” dedi.” (Müslim)
Hz. Enes (r.a.) der ki: “Hz. Peygamber (s.a.v.)  herkesten daha cesurdu. Bir gün Medine’de, “Düşman geldi!” diye bir yaygara koptu. Halk karşı koymak için harekete geçti. Herkesten önce davranıp sokağa ilk çıkan Hz. Peygamber (s.a.v.)’di. Korkusuzca herkesten önce ortaya çıkmak için atının eğerlenmesini bile beklemedi. Atın çıplak sırtına binerek bütün tehlikeli bölgeleri dolaşıp geldi ve: “Tehlike yok!” diyerek insanları teskin etti.” (Buhari)                                                                                          
                                                                (Kadi İyaz, Şifa-i Şerif s.113-114)