Osman b. Âs (r.a.)’ın annesi Fâtıma-i Sakîfe anlatıyor: Ben o gece Hz. Âmine’nin yanındaydım. Yeryüzünde benzeri görülmemiş bir güzellik ortaya çıkarak gökteki bir yıldız dünyanın dört bir yanına ışıklar saçtı; oda içinde birçok meşale yandı zannettim. Çünkü o saadet yıldızı, koca bir nur ile doğdu. Amine’den bütün âleme bir nur yükseldi ki yerle gök arasında nurdan başka bir şey görünmedi. Abdurrahman bin Avf (r.a.)’ın anası Şifâ Hâtûn bildiriyor. Hz. Muhammed (s.a.v.) doğunca ben almıştım. Elim üstüne düştüğü anda bir kimsenin Allah’ın rahmeti üzerine olsun dediğini duydum ve doğu ile batı arasının nurla dolduğunu ve Rum ülkesindeki bazı köşkleri gördüm ve yine o anda Muhammed (s.a.v.)’i emzirdim, sarıp yatırdım. Birden vücudum titredi, gözlerim karardı ve Muhammed (s.a.v.) gözümden kayboldu. Ve ne oldu deyince; doğu tarafına götürdüler, diye kulağıma bir ses geldi. Bu söz kalbimden hiç gitmedi. Tâ Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamber oluncaya kadar unutmadım ve ilk müslüman olanlardan biri oldum. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğumu ile meydana gelen haller şunlardı: Ahiret gününde şefaatçi olacak Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)’in doğduğu gece Sâve gölünün suyu kaybolmuş, o geceye gelinceye değin bir damla su görülmemiş olan Semâve çölünde çeşitli ırmaklar ortaya çıkmıştı. İran kisrasının sarayından on dört burç düşmüş, Fars ilinde ateşe tapanların bin yıldan beri yanan ateşi sönmüştü.
(Eyüp Sabri Paşa, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Hayatı, s.45 İmâm Kastalâni, Mevahib-ü Ledünniyye, s.37)