Enes (r.a.) şöyle anlatmıştır: Resûlullâh (s.a.v.) ile bir evde idik. Kapı kapalı idi. Birisi gelip kapıyı çaldı. Resûlullâh bana, ey Enes bak kimdir, buyurdu. Çıkıp baktım, gelen hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk idi. İçeri girip, Resûlullâh (s.a.v.)’e haber verdim. Kapıyı aç, gelen kimseyi Cennetle müjdele ve benden sonra halîfe olacağını söyle, buyurdu. Sonra bir kişi dahâ gelip kapıyı çaldı. Resûlullâh (s.a.v.), ey Enes, kapıya bak, buyurdu. Gidip bakdım. Hazret-i Ömer-ül Fârûk gelmisti. Resûlullâh (s.a.v.)’e bildirdim. Kapıyı aç, geleni Cennet ile müjdele ve Ebû Bekrden sonra halîfe olacağını söyle buyurdu. Dahâ sonra kapı yine çalındı. Ey Enes, bak kimdir, buyurdu. Çıkıp bakdım. Hazret-i Osmân-ı zinnûreyn idi. Resûlullâh (s.a.v.)’e bildirdim. Kapıyı aç, onu Cennetle müjdele ve Ömer bin Hattâbdan sonra halîfe olacağını söyle ve Onu şehîd edecekler, sabretsin, buyurdu.
Sefîne (r.a.) şöyle nakl etmiştir: Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Benden sonra halîfelik müddeti otuz senedir. Ondan sonra melikler saltanat sürer”. Ebû Bekr (r.a.) iki sene, Ömer (r.a.) on sene, Osmân (r.a.) oniki sene ve Alî (r.a.) altı sene halîfelik yaptılar.
Bir gün Resûlullâh (s.a.v.), hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osmân, hazret-i Talha, hazret-i Zübeyr (r.a.e.) ile Hira dağı üzerinde idiler. Dağ sallandı. Resûlullâh (s.a.v.) dağa hitâb ederek, **sâkin ol, senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve şehîdler var,** buyurdu.
Hazret-i Âişe (r.a.) söyle demiştir: Bir gün Resûlullâh (s.a.v.)’e izin veriniz de beni vefâtımdan sonra senin yanına defn etsinler, dedim. Seni benim yanıma nasıl defnetsinler, kabrimin yanında Ebû Bekrin, Ömerin (r.anhüma) ve Îsâ bin Meryemin (a.s.) kabirlerinden başka kabr olmayacak, buyurdu.
(Mevlânâ Abdürrahmân Câmî, Sevâhıd-ün Nübüvve, s.262-264)