Allâh (c.c) ecel vaktini insanlardan gizlemiştir. Bunda Allâh (c.c.)’un rahmeti ve hikmeti gizlidir. Bu konuda Allâh (c.c.)’un hikmeti şudur. Bizler ecelin her an, her saniye gelebileceğini düşünürüz. İşte bu gerçek ne zaman öleceğini bilmeyen mümin kimsenin psikolojik yapısını etkileyecek, böylece onu hayır işlemeye sevk edecektir. Yaşadığı her günü değerlendirmeye çalışacak, gücü yettiğince hayır işlemeye gayret edecektir. Eğer yarın hayattan koparsa sevâblarıyla birlikte Rabbine kavuşacaktır.

Diğer bir hikmet de masiyetlerden (günahlardan) uzaklaşmamızdır. Zira bizler ömrümüzün ne kadar olduğunu bilemediğimizden dolayı, sonradan tevbe etme fırsatımızın olup olamayacağını da bilemiyoruz. Böylece ecelimizin çok yakın olabileceği ihtimalini düşünerek, masiyet (günâh) üzere ölüp, Allâh (c.c.)’un huzuruna günâhlarımızla çıkıp cehennemde azap görürüz korkusuyla günâh işlemekten kaçınırız. Öyleyse ecel saatinin bizlere bildirilmemesi sebebiyle bizim onu her an bekliyor olmamız, bizim için büyük bir avantajdır. Bu durum bir taraftan bizleri hayır işlerine sevk ederken diğer taraftan da günâhlardan uzaklaşmamıza sebep olmaktadır. İşte bu Allâh (c.c.)’un hikmetidir.

Bu konuda ki Allâh (c.c.)’un rahmetine gelince, bu da şudur: Şayet bizler ecelimizin vaktini bilmiş olsaydık, bütün ömrümüz boyunca sıkıntı içerisinde yaşayacaktık. Zira insan, yaklaşmakta olan bir belânın vaktini bilirse, o zaman onu beklemenin derin ızdırabıyla yaşar. Her gün uykusundan uyandığında şöyle der: Dünyada şu kadar ömrüm kaldı Çocuklarımı şu kadar zaman sonra terk edeceğim. Çocuklarım acımasız hayat şartlarına karşı bensiz nasıl mücadele edecekler, v.s. Böylece ömrü boyunca her gün derin bir ızdırap ve sıkıntı içerisinde yaşayacaktır. İşte bu açıdan baktığımızda, bu bizlere Allâh (c.c.)’un bir rahmetidir. Ecel vaktinin bizlerden gizlenmesi her gün yaşama sevinci ve ümidiyle hayata sarılmamız içindir. Çünkü insan daima ümit içerisinde yaşar. Anlaşılmaktadır ki bireylerin ve toplumun yararı için, Allâh (c.c), ecel vaktini insanlardan gizlemiştir. Ancak şunu kesin olarak bilmekteyiz ki, bizler vakti geldiğinde bir gün mutlaka öleceğiz.

 
(Muhammed Mutevelli Şa’râvi,
 
Kuran’da Kıyamet Sahneleri, 62.s.)