Hz. Ebû Bekir (r.a.) kötülüklerden uzak bir hayât geçiren iffetli bir zât idi. Fazîletten ayrılmaz, daima iyilik yapmayı severdi. Hz. Ömer (r.a.) der ki “Medîne’nin kenarında ihtiyar ve a’ma (göremeyen) bir kadın vardı. Her gün ona uğrayarak ihtiyâcını gidermek isterdim. Fakat ne zaman gitsem benden evvel birinin uğrayıp, ona lâzım olan her şeyi yapmış olduğunu görürdüm. Bir gün merak ettim. Acaba her gün bu sevabı işleyen kimdir, dedim ve çok erkenden bu kadına uğradım. Bir de ne göreyim bu sevabı kazanmakta olan zât Hz. Ebû Bekir (r.a.) imiş.
islâmiyet’ten evvel doğruluğu insanperverliği ile ma’ruf mu’teber bir tüccardı. Câhiliyet devrinin kötülüklerinden uzak kalmıştı. O gibi fena hâllerden kaçınırdı. Câhiliyet devrinde bile bir damla içki içmemiştir. Her şeyin mubah görüldüğü o câhiliyet devrinde şeref ve haysiyet kırıcı hâllerden çekinmiş temiz bir hayât geçirmiştir.
Câhiliyet zamanında, içki içmedin mi? denilmiş, “Hâşa… Ben namusunu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. içki içen bunları zayi’ eder (kaybeder).» demiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu sözü duyunca: “Ebû Bekir’in dediği doğrudur. Ebû Bekir’in dediği doğrudur.” buyurmuşlardır. Câhiliyet zamanında putperestlikten nefret ederdi ve hakikati araştıranlardandı, islâmiyet insanları bir ağaç ve taş parçasından ibaret olan putlara tapmaktan vazgeçirip bir tek olan Allâhü Te’âlâ Hazretlerine ibâdete davet ediyordu, işte, Ebû Bekir (r.a.) de aradığını bulmuştu. Hemen îmân ederek câhiliyet karanlığından kurtulup islâm’ın nuruna kavuşmuştu, islâmiyetten evvel de Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in eski dostu idi. Kan davalarını hâl ve fasi için hakem tayin olunurdu.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s), Hz. Ebubekir S,dd,k (r.a.), 18.s.)