İsmi Muhammed bin Mûsâ, künyesi Ebû Bekr’dir. Evliyânın büyüğü Cüneyd-i Bağdâdî (k.s.) ve Ebü’l-Hüseyin Nûrî (k.s.) Hazretleri’nin sohbetlerinde yetişti. Birçok velî ile görüştü. Sözleri çok derin manâlar taşırdı.

Ebû Bekr Vâsıtî (k.s.), Horasan beldelerinden Merv’de çok talebe yetiştirdi. Zamanındaki insanların rehberi oldu. Hakikât ve marifete dair ondan güzel konuşanı görülmedi. Vâkitlerini ibâdetle geçirirdi.

“Ebû Bekr Vâsıtî (k.s.) bülûğ çağına erdiğinden beri kimse gündüzleri yediğine ve hiçbir gece de uyku uyuduğuna şâhid olmamıştır. İbâdeti korumak, onu yapmaktan daha zordur. O, tıpkı çabuk kırılan cam eşyâ gibidir. Ona, riyâ, gurur, ucub, kibir dokunsa ve değse, kırar.” buyururdu.

İnsanları Allâhü Te’âlâ’nın emir ve yasaklarını yerine getirmeye teşvik ederdi. Bu hususta; “Yüzünü nefsine döndüren, sırtını dine döndürmüş olur. Yüzünü dine döndüren sırtını nefsine döndürmüş olur. Nefsinin istediği işlere değil, nefse aykırı olan işlere gönül ver.” buyurur ve; “En büyük ibâdet, vâktini boş yere harcamamaktır.” derdi.

“Yaptığı ibâdetine güvenmek, Allâhü Teâlâ’nın ihsânını unutmaktandır.”

“Allâhü Te’âlâ’nın rızasına kavuşmak için âmel eden, sevâp kazanır.”

“Yapılan ibâdete karşı bedel beklemek, Allâhü Te’âlâ’nın lütfunu unutmaktandır.”

“Allâhü Te’âlâ’nın verdiği nimetleri, yaptığınız ibâdetlerin karşılığı olarak bilenlerden olmayın.” derdi.

Bir gün kendisine; “En kötü huy nedir?” dediler. O; “En kötü huy; takdir edilene karşı durmaktır. Ezelde takdir edileni, arzu ve duâ ile değiştirmeyi istemektir.” buyurdu. Sonra; “Utanan kişinin alnından dökülen terler, ondaki fazîletin eseridir.”

“İyi ahlâk, marifetin kuvveti sebebiyle kimseye dünyevî sebeple düşman olmaman ve hiçbir kimsenin de sana düşman olmamasıdır.” buyurdular.

(Evliyalar Ansiklopedisi, s.1164-1165)