Hz. Ebû Ali Rudbârî (k.s.) buyurdu ki:
“Havf (Allâhü Teâlânın azâbından korkmak) ve Recâ (Allâhü Teâlânın rahmetinden ümidli olmak), bir kuşun iki kanadı gibidir. İkisi birden bulunursa, hem kuş, hem de uçuş düzgün ve mükemmel olur. Kanatların birisi bulunmazsa, kuş da, uçuş da noksan olur. Kanatlarının ikisi de bulunmazsa kuş ölüme terk edilmiş olur.”
“Her şeyin bir nasîhatçısı bulunduğu gibi, kalbin nasîhatçısı da hayadır. Allâhü Teâlâ’dan haya etmek, mü’minlerin hazinesidir.” “Affa, mağfirete, müsamahaya kavuşurum diyerek, günâh-lardan tövbe etmeği terk etmek, o günâhı işlemekten daha beterdir. Tövbe ve pişmanlıktan Allâhü Teâlâ’nın hoşnutluğu vardır.”
“Tefekkür dört türlü olur: Allâhü Teâlâ’nın mahlûklarındaki güzel san’atları, faideleri düşünmek, O (c.c.)’a inanmağa ve sevmeğe sebeb olur. O (c.c.)’un va’d ettiği sevâbları düşünmek, ibadet yapmağa sebeb olur. O (c.c.)’un haber verdiği azâbları düşünmek, O (c.c.)’dan korkmağa, kimseye kötülük yapmamağa sebeb olur. O (c.c.)’un ni’metlerine, ihsânlarına karşılık, nefsine uyarak günâh işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allâh (c.c.)’dan haya etmeğe, utanmağa sebeb olur.”
“Sıkıntılara sabretmeyen kimsede rızâ yoktur. Ni’metlere şükretmeyen kimsede kemâl yoktur. Allâhü Teâlâ’ya yemîn ederim ki, ârifler Allâhü Teâlâ’ya, muhabbet, O (c.c.)’un takdîrine rızâ ve O (c.c.)’un ni’metlerine şükür ederek vâsıl olmuşlardır.”
“Dünyayı kazanmakta nefisler için zillet, ahireti kazanmakta ise nefsler için izzet vardır. Acaba niçin insanlar bakî olan ahireti istemekteki izzetin yerine, fâni olan dünyayı isteyerek zilleti seçerler?” “Nefsine, bir defa da olsa lâyık olduğundan fazla kıymet verip bakan bir kimse, kainattaki mevcûdatın hiçbirinden ibret alamaz.”
(İslam Alimleri Ansiklopedisi)