Dünyanın en büyük aldatıcılığı, insana kendisini devamlı kalacak şekilde göstermesidir. Halbuki o, devamlı hareket eder ve insandan kaçar. Fakat safha safha ve gayet yavaş hareket eder. Kendisine bakıldığı zaman hareketsiz görünen fakat daima uzayan gölge gibidir. İnsan bilir ki, ömrü devamlı gidiyor ve yavaş yavaş kendisinden her an biraz daha uzaklaşıyor. İşte bu uzaklaşan ve kaçan dünyadır, insana vedâ ediyor. Ama insan anlamak istemiyor. Dünyanın aldatacılığından biri de, kendini insana sunuyor gibi göstermesi, onu kendine aşık etmesi, devamlı onunla kalacağını, bir başkasına varmayacağını ima etmesidir. Hz. İsâ (a.s.) mükâşefede (keşfen) iken dünyayı ihtiyar bir kadın şeklinde görüp sordu: “Kaç kocan var?” “O kadar çok ki sayamam.” “Öldüler mi, yoksa seni boşadılar mı?” “Hayır, hemen hemen tümünü ben öldürdüm” dedi. Bunun üzerine İsâ (a.s.): “Diğerlerine ne yaptığını gördükleri halde yine de ibret almayıp seni isteyen bu ahmaklara şaşarım” buyurdu. Dünyanın aldatmacalarından birisi de, dışını süsleyip belâ ve sıkıntılarını gizlemesi, kendine dıştan bakan cahilleri aldatmasıdır. Bu bakımdan, çirkin yüzünü örtüp, ipekli ve süslü elbiseler giyen ihtiyar bir kadına benzer.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “Kıyâmet gününde dünya, yeşil gözlü, dişleri dökülmüş, çirkin, ihtiyar bir kadın şekline getirilir. Onu görenler: “Allâh (c.c.) korusun bu rezil ve çirkin şey de nedir?” derler. Onlara: “Bu, uğrunda birbirinizi kıskandığınız, birbirinize düşman kesildiğiniz, kan döktüğünüz, merhâmeti terkettiğiniz ve aldandığınız dünyadır” derler. Sonra onu cehenneme atarlar. Dünya der ki: “Ya Rabbi, beni sevenler nerededir?” Yüce Allâh onların da getirilip cehenneme atılmalarını emreder.”
(İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh), Kimyayı Saadet, s.49-50)