Bu garantiyi herkes elde etmek ister ve tarikat da bu garantinin elde edildiği İhsân mertebesine ermenin yoludur. Bu dünyada kim istemez garantiyi?
Bugün Türkiye’nin en zengini olan kişi birine: “Senin hayat boyu bütün geçimin bana ait. Her ay sana şu miktarda para vereceğim” diye teminat verse o kişi hayatını maddi açıdan garantiye aldığı için memnun olur. Nebî (s.a.v.): “Ümmetimin ekseri ömrü yetmişlerin altındadır” buyurmuşlardır. Allâh (c.c.) Mearic Sûresi’nde mahşer sabahı bekleme müddetini, oranın bir günü bu dünyanın bin senesine muadil olmak üzere “elli bin sene” olarak bildirmiştir. Kabirde ne kadar bekleyeceğimizi bildirmemiştir. Yalnız Nebî (s.a.v.) Hakk Teâla hazretlerinin kendisine ümmetinin kabirde çok beklememesi için en son ümmet yaptığını bildirdiğini beyân buyurmuştur ve sahih rivayetlere göre yedi binler basamağı (7900’a kadar) senelik insanlık ömrü içerisinde bu ümmet insanlık tarihinin ikindiden sonrası olduğuna göre müslümanların yaşayacağı dünya hayatı böylece tahmin edilebilir.
Yani kısacası yetmiş senelik dünya hayatı için verilen maddi bir garanti insanın hoşuna giderken; şu kadar dünya hayatı, belirsiz bir kabir süresi, elli bin sene mahşerde geçecek süre ve Allâh (c.c.) muhafaza buyursun imânlı olduğu hâlde cezası miktarınca cehenneme gireceklerin orada kalacağı süre kadar bir zaman dilimi için verilecek garanti kimin hoşuna gitmez?
Akıllı kişinin yapması gereken Resûlullâh (s.a.v.)’in: “Allâh (c.c.)’ı çokça zikreden kişiler hesapsız, kitapsız cennete girecek” müjdesine nâil olup bu bekleme müddetlerinin hiçbirisinde olmamaya gayret etmektir. Bunu elde etmenin yolu bir tarikata girmek ve bir Mürşid-i Kâmil’in terbiyesi altında bulunup kalbi tasfiye ve nefsi tezkiye etmektir.
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.30-31)