Eğer kabir azâbının sebebi dünyaya bağlanmak ise bundan hiç kimse kurtulamaz. Çünkü kadın, evlât, mal ve yüksek bir mevkiyi herkes sever. O halde herkes kabir azâbını çekecek, bundan hiç kimse kurtulamayacak mıdır? Durum bu şekilde değildir. Öyle insanlar vardır ki, dünyadan vazgeçmiş, ondan hiçbir zevk ve rahat almaz olmuşlardır. Dünya malını önemsemeyen birçok fakir müslüman böyledir. Zenginlere gelince, onlar da ikiye ayrılırlar. Bir kısmı bu dünyayı sever ama Yüce Allâh’ı ondan da çok severler. Böyleleri için de kabir azâbı yoktur. Bu durumda olanları şöyle bir örnekle açıklayalım.

Birisinin evi ve villası vardır, bunları seviyor da. Fakat önderliği, saltanatı, sarayı ve çiftliği daha çok seviyor. Eğer padişahın emri ile ona bir şehrin valiliği verilse, o vazifeyi yapmak için sevdiği evinden veya şehrinden ayrılmakla hiç üzülmez. Çünkü tutkunluk derecesinde olan valilik sevgisi, evin ve şehrin sevgisini siler, onlardan iz bile bırakmaz. Burada olduğu gibi, Peygamber, evliyâ ve zahidlerin kalbi, kadına, evlâda, şehire veya vatana yakınlık duysa bile, Allâh (c.c.) sevgisi ve ona yakın olmasının verdiği zevk, diğerlerini siler, yok eder. Bu zevk de ölümle meydana gelir. O halde böyle kimseler kabir azâbına uğramazlar.

Bir kısım zenginler de dünyayı ve içindekileri Allâh (c.c)’dan daha fazla severler. Kalbleri dünya ile daha fazla meşgul olur. İşte bunlar azâptan kurtulamazlar. Bu tür zenginlerin miktarı daha çoktur. Böyleleri için Yüce Allâh buyuruyor ki: “Sizden cehenneme uğramayacak insan katiyyen yoktur. Bu, Râbbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz, Allâh’a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtaracağız. Kâfirleri ise toptan cehennemde bırakacağız(Meryem s. 71-72)(İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh), Kimyayı Saadet, s.65-66)

Bir Yorum Bırak