Şah Veliyullâh Dehlevî: “Bilmiş olun ki, dört mezhebden birisine uymakta büyük yarar vardır; bunu terketmekte ise büyük zarar vardır…”
Her Müslüman bütün dînî konuları âyet ve sünnetten çıkaramaz. Hatta Kitâb ve Sünnetin tamamını okuyup inceleme imkânına sâhib olsa bile, bu konuda ihtisas sâhibi olmadığı için, delilden hüküm çıkaramaz, işte müçtehid olmayanların, bu dört mezhebden birisine uymaları mecbûrîdir. Herhangi bir mezheb imâmının mutlak taklîdi yeterlidir. (Çok aşırı) Mecbûriyet hâsıl olduğu zaman ve yerlerde, telfike düşmemek kaydıyla, yani bir tek konuda birkaç mezhebin kolay tarafını seçmemek şartıyla başka bir mezhebi taklid etmek câizdir.
Şunu da unutmamak gerekir ki, yüce İslâm dînini bir tek mezhebin çerçevesine sıkıştırmak imkânsız olduğu kadar, bu Müslümanlar için büyük bir darlık ve sıkıntı doğurur. Yalnız, sabah Hanefî, akşam Şâfiî olmak da ehl-i sünnetin mezheblerini eğlenceye almak olduğu gibi aslâ doğru bir hareketde değildir.
Müslüman dört mezhebden birisine tâbi olmakla Kitâb ve Sünnetin yolundan çıkmış olmaz. Tam tersine bunlardan birisine uyan tam ma‘nâsıyla Kitâb ve Sünnete uymuş olur. İslâm birliği mes’elesini ileri sürerek mezheblere savaş açmış olanlara deriz ki, mezhebler tefrikaya aslâ sebeb değildir. Aralarındaki ihtilaflar ise fer‘î konularda olmuştur. Mezhebleri birleştirmeye gayret edenlerin çabası ise faydasız ve yararsızdır. Bu, Yüce dîne darbedir. Birleştirmek istedikleri konular belli olmamakla beraber, hangi mezhebi hangi mezhebe uyduracaklar?
İlmî yeteneğe sahib olmadan “Dört mezhebin varlığı ile mevcûd olan genişlik, dar bir çerçeveye sokulmuş olmayacak mı?” gibi sorularla bu alanda boy göstermek insanı gülünç duruma düşürür.
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 183.s.)