Büyüklerden biri şöyle anlatıyor: “Bir hastayı ziyârete gitmiştim. Hasta ölmek üzere idi. Kendisine şehâdet kelimesini telkîne başladım, fakat adam bir türlü şehâdet getiremiyordu. Adam biraz açılınca: “Kardeşim ne oluyor ki, sana telkîn veriyorum da, şehâdet getiremiyorsun?” Adam: “Kardeşim terazinin dili, dilimin üzerinde şehâdet getirmemi engelliyor” dedi. Ben: “Allâh aşkına söyle, eksik mi tartardın?” dedim. Adam “Hayır, sadece terazinin tam tarttığını anlamak için bir müddet beklemeyi terk ederdim” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: “Alıp-satanlar birbirlerinden ayrılmadıkça vazgeçmekte serbesttirler. Alıp-satanlar alışverişi sıdk ve doğruluk üzere yapar kusuru beyan ederlerse alışverişleri her ikisi hakkında da mübarek kılınır. Yalan söylerler kusurları gizlerlerse, belli bir kâr sağlasalar bile, alışverişlerinin bereketini kaybederler.” (İmâm Zehebî (r.âleyh), Büyük Günâhlar, s.203) Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (âyette sırat-ı müstakim Ashâbı olarak zikredilen) peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlihlerle beraberdir.” (Tirmizî) Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. Borçluları arasında fakir görürse hizmetçilerine: “Onun borcundan vazgeçiverin, böylece Allah`ın da bizim günahlarımızdan vazgeçeceğini umarız” derdi. Allah da onun günahlarından vazgeçti.” (Kütüb-ü Sitte) Bir de “karaborsacılık” olan “ihtikâr”, şiddetli ihtiyaç olduğu bir zamanda gıda maddesini satın alıp kıymeti daha fazla artsın diye onu hapsetmektir ki haramdır. Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) onun hakkında şöyle buyuruyor: “Şehirlerde yaşayanlar, Allâh yolunda hapsedilmiş kimselerdir. Gıdalarında onlara ihtikâr yapmayın, onlara fiyatları yükseltmeyin. Zîrâ kim onlara bir gıda maddesini kırk gün hapsetse, sonra da tamamını tasadduk etse yine de işlediği günâhı affettiremez.” (Münzîrî (r.âleyh), et-Tergib ve’t-Terhib, c.3, s.27)