Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a), Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’e, Allahu Teala’nın kendisini duası kabul edilen bir kimse yapması için dua etmesini istirham edince, Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz: “Ey Sa’d yemeğini helâlden ye; duan kabul olsun” buyurdu. Âlimler derler ki: “Yenen yemeğin haram olması yüzünden, dua, ilahî huzura çıkmadan gökte perdelenir, kalır.”
Denilmiştir ki: “Kulun yediği temiz ve ameli Allah (c.c.) rızasına uygun olana kadar Allah (c.c.), kulun duasını kabul etmez.” Bu söz, şu ayetin tefsiri içinde geçmektedir: “Hayır! Bilakis onların yaptıkları (kötülükler) kalplerini iyice kapamıştır. (Mutaffifin, 14) Kalbin zulmetle kapanmasının, haram kazanç ve yiyeceklerden ileri geldiği söylenmiştir.
Seleften önceki salihlerden bir grup demiştir ki: “Cihad on bölümdür; dokuzu helal kazanmanın içindedir.”
“Kim helâl dünya malını, insanlara karşı övünmek ve kenarda yığarak böbürlenmek için elde etmeye çalışırsa, Yüce Allah’ın gazabına uğramış olarak O’nun huzuruna çıkar.” (Beyhaki)
Ebu Hureyre (r.a) yoluyla gelen bir hadiste şöyle buyrulmuştur. “Mide, bedenin havuzudur; damarlar ise oraya bağlı kanallardır. Mide sağlam ve sıhhatli olunca, damarlar vücuda bu sıhhati taşır, beden de sıhhatlı olur. Mide, bozuk olunca, damarlar bu bozukluğu bütün vücuda taşır; bütün beden rahatsız olur.” (Müslim)
Yemeğin dindeki yeri, binanın temeli hükmündedir. Bir binanın temeli sağlam ve kuvvetli olursa, üzerine kurulacak bina da düzgün ve yüksek olur; temel zayıf ve bozuk olursa, bina eğilir ve yıkılır. Her şeyi en güzel şekilde yaratan Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Binâsını Allah (c.c.) korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır; yoksa yapısını yıkılacak bir çukurun kenarına kurup onunla birlikte kendisi de çöküp cehennem ateşine gidecek kimse mi daha hayırlıdır?” (Tevbe S. 109)
(Ebu Tâlib-i Mekki, Kût’ul-Kulub s. 609)
10 Ocak, Mevlâna Takvimi