Dinin Temeli Ashabı Güzin (r.a.e.)

Dinin Temeli Ashabı Güzin (r.a.e.) başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Her şeyde serbestliğin yaygın olduğu bu zamanda biz müslümanlar arasında da dînin pek çok meselelerinde ihmâlkârlığın ve başıboşluğun rengi göze çarpmaktadır. Aynı şekilde Sahâbe-i Kirâm (r.a.e.)’in kıymetini bilmek, onlara hürmet ve saygılı olmak hususunda haddinden fazla eksiklik vardır. Hatta daha ileri giderek dine aldırış etmeyen kimseler onların şanına küstahça dil uzatmaktadırlar. Halbuki Sahâbe-i Kirâm (r.a.e.) dinin temelleridir. Dîni ilk önce yayan onlardır. Biz onların hakkını ölene kadar ödeyemeyiz. Allâhü Te‘âlâ lütfu ile onların mübârek ruhlarına yüz binlerce rahmet eylesin. Onlar Resûlullâh (s.a.v.)’den dîni öğrenip, bize kadar ulaştırdılar.
Sahâbe-i Kirâm (r.a.e.) ile ilgili şu hususlara riâyet etmek bizzat Resûlullâh (s.a.v.)’in kendisine saygı ve hürmettendir. Peygamber (s.a.v.)’in yüce Ashâbı (r.a.e)’e saygı ve hürmet göstermek, onların hakkını gözetmek, onlara tâbi olmak, onları övmek, onlar için istiğfar etmek, bağışlanmaları için duâ etmek, aralarındaki ihtilaflar hakkında dilini tutmak, o mübârek zatların değerini küçülten tarihçiler, şiiler, bid’at ehli ve cahil ravilerin haberlerinden yüz çevirmektir. Onlar hakkında bu tip bir rivâyet duyunca iyiye tevil etmek ve iyiye yormaktır. Çünkü onlar buna layıktırlar. Onları anarken saygısızlık etmemektir. Bilakis devamlı iyiliklerini ve üstünlüklerini anlatmak, eksik görülen şeylere sükut etmek gerekir. Çünkü Resûlullâh (s.a.v.): “Ashâbımın hata ve kusurları zikredilince sükut ediniz” buyurmuştur. Sahâbe-i Kirâm (r.a.e.)’in fazîletleri Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerde sık sık geçmektedir. Allâhü Te‘âlâ şöyle buyuruyor:
“Muhammed Allâh’ın Resûlü’dür. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allâh’tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır…” (Fetih s. 29)
(Muhammed Zekeriyya Kandehlevî, Fezail-i A’mal, s.178-179)