Dinî istismar edenler, birkaç kısımdırlar:

1. İlim ehli, 2. Tasavvuf ehli geçinenlerin istismarı

İlim ehli, âlim veya hoca olarak geçinen bazı kişiler, dünyevî makâm, mevki, mal, mülk veya insanların sevgisini kazanmak için dinî alet edebilirler. Bunların  kimi, bilmeyerek fetvâ verirler. Câhilce ve işin hakîkatini bilmeden fetvâ veren kişi, mel’undur. Yanlış fetvâ verip, aldattığı ve saptırdığı insanların günâhlarının bir misli de onadır…

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdu: “İlmi olmaksızın (Kur’ân-ı Kerim’in ilimlerini tam bilmeden) Kur’ân-ı Kerim hakkında (yanlış) konuşursa; o kişi cehennem ateşinde yerini hazırlasın…” (Tirmizi)

“Benim aleyhimde (bir hadisimi inkâr eder veya hadis olmayan bir şeyi uydurup; bu hadîs-i şeriftir diyerek) yalan söylerse; o kişi cehennem ateşinde yerini hazırlasın…” (İbn-i Hanbel)

”Kim, ilmi olmaksızın (tam bilmediği bir konuda eksik konuşur ve yanlış) fetva verirse; gök ve yer melekleri ona lanet ederler…” (Kenzu’l Ummal)

İlim ehlinin bazıları da bildikleri halde hakkı ve hakikati gizliyorlar… Bildikleri halde, dünyevî düşünceler, mal, makam, mevki, para veya halkın sevgisini ve ilgisini kazanmak için yanlış yere fetvâ veriyor.

Cahillerin istekleri doğrultusunda konuşuyorlar… Bunlar, halkı dalâlete düşüren sapıklardır. En büyük zalimlerdir. Bunlara “ulamâ-i sû (kötü âlimler)” denilir. Bunlar, dini dünya karşılığında satanlardır. Halbuki ilim zühd ve takvâyı gerektirir. Hadîs-i Şerif’te buyruldu: “Kimin ilmi artar da (ziyâde ilme sahip olur da) dünya (ve dünya malına karşı) zühdü (ve takvası) artmazsa; o kişinin ancak Allâhü Te’âlâ Hazretleri’nden uzaklaşması artar…” (Câmiüssağir)

(Ömer Faruk Hilmi, Hukuku’l Emvat, s.33)