Kur‘an-ı Kerîm’in açıklaması sünnette aranır. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz İslâm şeriatini ve onun temeli olanKur’ân-ı açıklamasaydı, mukaddes kitabımız mücmel (öz) olarak kalacaktı ve emrolunan bir çok dînî vecibelerin mahiyet ve keyfiyetleri bilinmeyecekti.
Allame Seyyid Abdulvehhab eş-Şa‘rânî (r.a.), Şeyh Zekeri-ya el-Ensârî (r.a.)’den şöyle nakl ediyor: “Eğer Resûlullâh (s.a.v.)’in ve müçtehid ulemanınKur’ân ve sünnette bulunan mücmelleri (kısa ve az sözle anlatılanları) açıklamaları olmasaydı, bizim hiçbir şeye gücümüz yetmeyecekti. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin sünneti ile taharetin hükmünü öğretmemiş olsaydı, biz onun keyfiyeti hakkında bir bilgiye sahip olamayacaktık. Keza farz ve nâfile namazlarının şeklini ve rekatlarını, orucun, haccın, zekatın şeklini, nisabını, şartlarını, farzlarını ve sünnetlerini bilemeyecektik. Keza sünnetin açıklaması olmasaydı,Kur’ân-ı Kerim’in mücmelini bilmemize imkan olmayacaktı.”
Ebû Râfî (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizden söyle rivâyet eder: “İçinizden hiç birisini koltuğuna yaslanmış bir vaziyette iken, kendisine, benim emir ve nehiylerimden biri ulaştırıldığında ‘Başkasını bilmem, biz Allâhü Te‘âlânın kitabında gördüğümüze uyarız’ dediğini sakın görmeyeyim. Böylelerine yaklaşmayın ve onlarla dostluk kurmayın.”
Ebû Hureyre (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizden rivâyet ediyor, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Size bir şeyi emrettiğim zaman gücünüz yettiği müddetçe onu yapın. Size yasakladığım şeyden de muhakkak sakının.”
Peygambere itaat, Allâh’ın emrine itaattir. Ona itaat etmemek ve emirlerini dinlememek; Allâh’a isyândır ve onun emirlerini dinlememektir. Unutmamak lazımdır ki, Peygamber (s.a.v.) yalnız konuşan ve öğüt veren bir vaiz değildir.
Din, hayatın pratik düzenidir. Hayatın maddi ve manevi cephesini düzenleyecek ve gerçekleştirecek peygamberin yaptırım gücüne sahip olması lazımdır.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, s.14-16)