Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Sizlere gençlere karşı hayırlı olmanızı tavsiye ederim. Çünkü onların gönülleri pek yufkadır. Dikkat edin! Allâhü Teâlâ beni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi. Gençler benim yanımda oturdu, bana destek verdi, yaşlılar tavır koydular.”

Bu konu bir beyitte mefhum olarak şöyle dile getirilir: “Fidan, yaş iken eğilir, odun haline geldiklerinde eğilip bükülmezler.”

Enes (r.a.) şu gözlemini aktarıyor: “Gençler Allâh Rasûlü (s.a.v.)’in sağlığında daha az ibâdet ediyorlardı. Rasûlullah (s.a.v.) vefât edince ibâdetlerini artırıp şu gerekçeyi ileri sürdüler: “Allâh Resûlü (s.a.v.) hayatta iken üzerimize azâp inmeyecek diye güvencedeydik, ama o ölünce bu güvence de kalmadı!” Ahmed b. Harb (r.âleyh) şöyle der: “İnsan kırk yaşına bastığında, saçlarına ak düştüğünde, Allâh (c.c.)’un evini ziyaret edip hac görevini yerine getirdiğinde ve evlendiğinde artık elini eteğini boş şeylerden ve ma’siyetlerden çekmelidir. Hele evli kişinin zina yapması çirkinliklerin en fenâsıdır.”

Pek tabîî Ahmed b. Harb (r.âleyh)’in bu sözleri ma’siyetlere bulanmış ve hâlâ ma’siyetlerini sürdüren kişilere yönelik bir uyarıdır. Artık hiç değilse kırk yaşından sonra tevbe edin anlamındadır. Yoksa kırk yaşına varmayanlar için işaret edilen günâhları irtikâp etmek mubâhtır anlamında değildir. Bu da tıpkı “Oruçlunun gıybet yapmaması müstahâptır” sözünü andırır ki aslında oruçlu için de oruçlu olmayan için de gıybet yasaktır. Ancak özellikle oruçlunun bu hususta titizlik göstermesi, orucu noktasından daha bir anlam taşır. Yahya b. Muâz (r.âleyh) şöyle diyordu: “Ne kadar uzun olursa olsun, insanın şu dünyada geçirdiği ömür Cennet yaşamı yanında yalnız bir nefes gibi kalır. O halde ebedî bir hayat sürmesinin vesilesi olacak bir nefesi boşa harcayan, vallâhi hüsrana uğrayanlar gürûhundandır.” Ka’bu’l Ahbâr (r.âleyh) şöyle demiştir: “Kendini ibâdete vermiş bir genç Allâh (c.c.) katında âbid bir ihtiyardan daha makbuldür.”(İmâm Şa’rânî, Tenbihü’l Muğterrin Tercümesi, s.118-119)

Bir Yorum Bırak