İnsanlara, haksızlık ve zulüm, sadece maddî aletler ve sebeplerle olmaz. Bazen de mukaddesat ve maneviyat alet edilerek, kişinin maneviyatına saldırı şekliyle kişiye zulmedilir. Din, mukaddesat ve maneviyat konusunda Müslümanlar iki kısımdırlar:

  1. Dine hizmet edenler: Dinin yükselmesi ve yayılması için candan, gönülden ve büyük bir ihlâs ile çalışanlar ve kazançlarını din yoluna harcayanlar.

Dine hizmet edenler, iman ederek, sevâbını Allâh (c.c.)’dan bekleyerek, Ehli Sünnet ve’l Cemaat itikadı ve fıkhı (İslâmî inanç ve emirler) üzere yaşayan, Kur’ân-ı Kerim’i ve İslâmî ilimleri sırf Allâh (c.c.) rızâsı için öğrenen, öğreten ve halka yayanlardır. Bunlar, Allâh (c.c.) hazretlerini emirleri ve yasaklarına riayet eden ve Resulü (s.a.v.) hazretlerinin sünneti üzere yaşayan, âlimlerin ve evliyâullah yolunda yürüyen kimselerdir. Bunlar, elleri öpülecek insanlardır. Ne mutlu onlara ve onlara tabi olanlara!
       2.Dini İstismar Edenler
Tarih boyunca, hep dinî, mukaddesatı ve maneviyatı istismar edenler olagelmişlerdir. Allâhü Teâlâ hazretlerinin ilk insan ve ilk peygamber Âdem (a.s.)’a göndermiş olduğu ilk emirlerden biri, dini istismarın yasaklanması.
Rivayete göre; Cenâbı Allâh Âdem (a.s.)’a bin sanat ve bin lügat (konuşma dili) öğretti ve ona şöyle buyurdu: “Ya Âdem! Evladına de ki, eğer dünyayı istiyorsanız; onu bu sanatlar ile elde edin. Din ve şer’î hükümleri (maneviyat ve mukaddesatı) alet ederek dünyayı kazanmayın ve dünyalık elde etmeye çalışmayın.”
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurmuştur: “Kim ahiret amel (ve işi) ile dünya (malı kazanmayı) dilerse yüzünün güzelliği değişir, onun zikri (ve virdi) silinir.
Ve ismi cehennem ateşinde sabit kılınır.” (Kenzü’l-Ummal)
(Ömer Faruk Hilmi, Sahte Şeyhlerin Hükmü Ve Akibetleri) (İsmail Hakkı Bursevî, Ruhul-Beyan Tefsiri, c.1, s.100)