Gıybet, bir kimsenin arkasından, doğru olsa bile duyduğu zaman üzülecek şekilde konuşmaktır. Eğer arkasından konuşulanlar doğru değilse o zaman iftira ve bühtan olur. Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Birisi hakkında söylenenler, doğru olsa bile, eğer duyduğunda incinecekse gıybettir.” (Ashabtan birisi) “Bir kadının kısa olduğunu elimle işaret ettim.” Peygamber (s.a.v.): “Gıybet ettin”  buyurdu.
Birisinin durumunu işaretlerle belirtmek, mesela topal yürümek, eğri bakmak gibi şeyler de gıybettir. Ancak kimin taklidini yaptığını söylemezse gıybet olmaz. Fakat orada bulunanlar kimi kastettiğini bilirse yine haram olur. Zira gaye, ne şekilde olursa olsun anlamalarını sağlamaktır. Dil ile gıybet haram olduğu gibi, kalp ile gıybet de haramdır. Zira birisinin kusurunu bir başkasına söylemek caiz olmadığı gibi kendi kendine söylemek de caiz değildir.
Kalp ile gıybet etmek; kötü bir tarafını gözü ile görmeyip, kulağı ile duymadan başkası hakkında kötü zanda bulunmaktır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Yüce Allâh (c.c.) Müslümanın üç şeyini başkasına haram kılmıştır: Malını, kanını ve onun hakkında kötü zanda bulunmayı.”
Kesin olarak bilinmeyen veya doğruluğunda şüphe bulunmayan bir adamdan duyulmayan her şey şeytanın kalbe yerleştirdiği kuşkudur. Muâz -radıyallahu anh-:
“–Biz konuştuklarımızdan da hesâba çekilecek miyiz?” diye sorunca  Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Allah hayrını versin ey Muâz! İnsanları yüzüstü Cehennem’e sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!” buyurmuştur. (Tirmizi)
(İmâm Gazali, Kimya-i Saadet, s. 447-448)